Etli sütlü, su sabun

Şu e-sosyal medya hesapları, artık insana her şeyi hatırlatıyor. Eğer e-sosyal medya hesaplarını kullanıyorsanız ve düzenli...

Şu e-sosyal medya hesapları, artık insana her şeyi hatırlatıyor. Eğer e-sosyal medya hesaplarını kullanıyorsanız ve düzenli bir internet kullanıcısı iseniz unutmuyorsunuz.

Daha doğrusu bilgisayar size hatırlatıyor. Doğum günleri, evlilik yıldönümleri, tarihteki önemli olaylar falan.

Dün, Çalışan Gazeteciler Günü imiş. Nereden öğrendik? Tabii ki e-sosyal medya hesaplarından.

Ve elbette herkeslerde bir kutlama telaşı.

Hatırlanmak ve kutlanmak, elbette insanı mutlu ediyor.

Malum, gazetecilik faaliyetinin bir yerlerinde durduk duruyoruz. Bu yüzden de bir süredir 10 Ocak tarihinde hatırlanıyor, aranıyor soruluyoruz.

Baktım ilgili internet sayfalarına…

'Türk basın tarihine 'Dokuz Patron Olayı' olarak geçen ve gazetecilerin haklarının ilk kez yasal güvence altına alındığı gün 10 Ocak 1961'dir' 1961-1971 arasında 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' adıyla kutlanmış; 1971 yılındaki askeri darbeden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, '10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü' olarak değiştirilmiştir.

4 Ocak 1961'de kabul edilen ve basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan '212 sayılı kanun' adlı düzenlemenin Resmi Gazete'de yayınlanışı nedeniyle 10 Ocak günü, kutlama günü olmuş. Söz konusu düzenleme; iş sözleşmelerinin yazılı olarak yapılması, sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilerin sosyal ve yasal haklarını belirleyen hükümleri içeriyormuş.

Bu yasa ile kendilerine yüklenen sorumlulukları kabul etmek istemeyen dönemin dokuz gazete patronu (Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah), 212 sayılı yasanın ve Basın İlan Kurumu'nun oluşmasına ilişkin 195 sayılı yasanın mesleki sakıncalar doğuracağını iddia eden bir ortak bildiriye imza atarak gazetelerini üç gün kapadıklarını duyurmuşlardır.

'Dokuz Patron Olayı' olarak basın tarihine geçen bu gelişme üzerine gazeteciler, boykot boyunca 'Basın' adlı bir gazete yayımlamaya karar vermişlerdir. Bu Basın Gazetesi, 11 Ocak günü yayına başlamış ve üç günlük boykot sırasında yayınlanmış. Çalışan Gazeteciler Günü de bu olayın bir sonucu olarak ortaya çıkmış.

Gazetecilik, bizim gibi ülkelerde zor bir uğraştır. Hele yerel gazetecilik.

Yerelde tek başına gazetecilik işi ile uğraşmak, hem riskli hem maliyet isteyen hem de sorumluluk gerektiren bir uğraştır. Artık bu işleri ya matbaacılar ya da reklamcılar sürdürebilmektedir

Eskiler, 'Etliye sütlüye karışma' ve 'Suya sabuna dokunma' demişler ya…

İşte gerçek gazeteciler; etliye sütlüye karışan, suya sabuna dokunan kahramanlardır.

Etliye sütlüye dokunmazsanız beslenemezsiniz… Suya sabuna dokunmazsanız kirli kalırsınız…

Demokratik ülkelerin en önemli göstergelerinden biri, özgür basın yayın ortamıdır. Eğer bir ülkede gazeteciler, hükümet, patron ve mahalle baskısından dolayı haber yapamıyor, istedikleri konular hakkında yazamıyorlarsa o ülkenin demokrasi kültürü zayıftır.

Özgür gazetecilik, sadece gazetecilerin sorunu değildir. Çünkü hepimizin doğru haber alma hakkı vardır. Eğer doğru haber alamaz, doğru yorumlar okuyamazsak yaşadığımız coğrafyada hangi dümenler dönüyor anlayamayız.

İnsanlar, bir ülkede 'başkalarına hakaret etmeden' diledikleri konularda yazı yazamıyorsa yönetim biçiminizin adı ne olursa olsun hakça bir düzen sağlayamazsınız.

Haber yapmaktan dolayı gazeteciler cezaevlerine atılıyor, gazeteler kapatılıyorsa bunun anlamı halkın bilgilenmesine yönelik engellemedir.

Bana göre gazeteciliğin dini, milliyeti ve partisi olmaz. Gazeteci bir dine, millete ve partiye mensup olabilir ama bu, kendi değerlerine aykırı haber yapmasının önüne geçmemelidir.

Örnek vermek gerekirse; eğer bir tarihçi yaptığı araştırmalar sonucunda atalarının suçlu olduğunu görüyor 've, fakat, ama' yazmıyorsa bu bilimsel bir tavır değildir.

Eğer bir gazeteci, kendi tuttuğu takımın oyuncusunun elle gol attığını fotoğraflamış ama yayınlamamışsa bu da gazetecilik değildir.

Bence gerçek gazeteci, kendi milli değerlerinin peşinden değil, genel insani değerlerin peşinden koşmalıdır.

Watergate Skandalı, 1972 yılında Amerika'da ortaya çıkan tarihin yazdığı en büyük skandallardan biridir ve ABD başkanı Nixon'un istifası ile sonuçlanmıştır.

Unutmamak gerekir ki skandalı halka açıklayan, yine ABD'li gazetecilerdir.

Etliye sütlüye karışan ve suya sabuna dokunan gazetecilere ne mutlu…

Not: Bu yazıyı 11 Ocak 2018 tarihinde yayınlamışım. Bazen insan kendini keyifsiz hissediyor; biraz da yoğunluk olunca…

Bakmadan Geçme