Eskilerden

Bazen geriye dönüyor insan yüzünü. Çok geriye, hatta çok çok gerilere. “Böyle gelgitlerle ne çok şey...

Bazen geriye dönüyor insan yüzünü. Çok geriye, hatta çok çok gerilere. 'Böyle gelgitlerle ne çok şey öğrenmişim ya da yaşamışım' diyorum kendi kendime.

Her insan farklıdır. Yaşadığı olumsuzlukları ve acıları bir şekilde tolore edemeyen insanlar, daha çok yaşadıkları acıları anımsarlar. Yaşadıklarını çözümleyip kabullenenler ise yaşadıklarının pozitif yönlerini. Bu, insanın yaşama karşı duruşunun da bir özetidir aslında.

Çocukluk yıllarımda üç kız kardeş aynı odayı paylaşırdık. Penceresi, odanın bahçedeki dut ağaçlarına açılırdı. Dut dallarının arasından da gökyüzüne. Bazı geceler çakır yıldızla dolu olurdu gökyüzü, bazen de kara bulutlarla. Sohbete dalıp uykuyu ertelediğimizde babam seslenirdi:

– Hadi uyuyun artık, yoksa uyanamayacaksınız.

Ardından ikinci uyarı gelirdi:

– Işığı söndürün.

Çaresiz; verilen buyruğa itaat eder, söndürürdük ışığı.

Odadaki ışık sönünce önce göz gözü görmez, sonra bütün görkemiyle gökyüzü odamıza dolardı. Sayısız yıldız ve ay. Bir süre yıldızlar izlenir, yıldızlar kayarken fark edildiğinde heyecanla haber verilir, dilekler tutulurdu.

Bir süre sonra herkes kendi kabuğuna çekilirdi. Ben yıldızları bir süre daha seyrederdim. Oldum bittim gökyüzü, benim için büyüleyici bir mekan olmuştur.

Odada yoğunlaşan karanlık, dışarıdan gelen ışıkla az buçuk aydınlanırken oluşan gölgeleri bazen bir kuşa, bazen bir kelebeğe benzetirdim. Bu benzetmeler; gittikçe daha korkunç şekillere yerini bırakır, kendi oyunumla kendimi korkuturdum. Bir süre sonra gerçeklikleri artar, ben belki de çokça korkmuş bir vaziyette uykuya dalardım.

Işık azalıp karanlık arttıkça korkulabilir şeyler çoğalır insan için. Korktuklarımızı kendi karanlığımızla, kendi hayal gücümüzle yaratırız çokluk.

Aristo'nun meşhur bir sözüdür; 'İnsan, bilebildiği kadar özgürdür.' Bilgi, aydınlık; cehalet ise korkudur her zaman.

Bu yüzdendir belki gece yolculuklarını da hiç sevmem. Aydınlıkta isem, gündüzse vakit kendimi daha çok güvende hissederim.

Yürüdüğünüz yol karanlık ise her an bir duvara başınızı sertçe toslayabilir ya da ayağınızı bir çukurda bulabilirsiniz. Ya ayağınız burkulur yahut başınız kırılır. Bundan dolayı yapılması gereken ilk iş, yolunuzu aydınlatmaktır. Görünen, bilinen düşmanla, engelle mücadele etmek her zaman kolaydır. Oysa her şey karanlıkta ise bir çıkış yolu bulabilmek mümkün değildir.

Sözü en sevdiğim, değer verdiğim gençlere ve çocuklara kısa bir seslenişle tamamlayayım.

Unutmayınız, yolunuzu aydınlatan bilgidir. Bilgi sahibi olmak için ise çokça okumak gerekir. Ne kadar bilirseniz o kadar özgürsünüzdür yaşamda.

Bilgisizlik, her zaman en ağırdır. Taşınması zordur. İnsanı azaltır, utandırır.

Yanlış kararlar, sakatlıklar, çirkinlikler onun ürünüdür.

İnsanların bilgisi arttıkça yaşadıkları mekanlar, 'yaşanılır yer' haline gelir.

Bir şiirle noktalayalım

.

bir hüzün göçtü

buralardan

bir de

kır çiçekleri..

yağmur damlalarıyla kirlenmiş

bir camda

hayaldi

her şey

solmuş

kızıl güller

yeşil fesleğenler

tomurcuğa durmuş

mor menekşeler…

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme