Eski bayramlar
Bir bayramı daha geride bıraktık. Kim bilir kaç bayram daha var önümüzde! Bayramlar, genel anlamda insanlık...
Bir bayramı daha geride bıraktık. Kim bilir kaç bayram daha var önümüzde!
Bayramlar, genel anlamda insanlık için bitmeyecek ama özel olarak kimin kaç bayram göreceğini kimse bilemiyor. Nasrettin Hoca'ya kıyametin ne zaman kopacağını sorduklarında verdiği yanıtı biliyorsunuzdur. Onun gibi, biz hayata gözlerimizi yumduğumuzda bizim için bayram da bitecektir seyran da…
Bayramlar; milli, dini ve kültürel sevinç günleridir. Bayram; toplanma, mutluluk ve barış demektir. Bayram; hoşgörü, sevgi ve alçak gönüllülüktür… Daha başka kavramlarla da anılabilir bayram.
Bizdeki bayram kavramı, daha çok ailelerin bir araya gelmesi ile ilintilidir. Eskiden arada kavga gürültü de olsa aile bireyleri bir araya gelir, uzaktaki ve yakındaki aile bireyleri bayram tatilini fırsat bilip bir araya gelir, hasret giderirlermiş. Fakat devir değişti. Bayramlar, eski bayramlara benzemiyor.
Şimdi 'bayram' gelince ilk akla gelen 'tatil' oluyor. Bunda kısmen ulaşımın eskiye göre daha rahat olması önemli bir etken oluyor. Artık herkesin altında araç var… Yollar duble… Gerçi araçlar ve petrol dışarıdan ama olsun; çalışıp kazanır, öderiz!
Bayram ve tatil dedik de…
İlk gün doğal olarak biz de aile büyüklerimizin yanında idik. Gerçi aile büyüklerimizi istediğimiz zaman görebilme olanağımız var ama olsun… Adettendir, herkes büyüklerin yanına giderken 'hadi bize eyvallah' demek olmaz!
Tabii ilk gün herkesin bir geleneksel davranış biçimi vardır. Bu, kişileri ilgilendirir. Güne bayram namazı ile başlayanların yanı sıra sabah yürüyüşü ile başlayanlar da olabilir. Dileyenler de tatil modunda dilediği zamana kadar yatak keyfi yapabilir… Herkesin aklı kendine yeter.
Geleneksel davranış biçiminin ardından elbette güzel bir kahvaltı…
Ve… Evet en önemli aracımızı unuttuk: Telefonlar.
SMS, facebook ve whatsapp gruplarının bayram kutlamaları… Eğer sesini kesmedi iseniz ardı ardına gelen mesaj uyarı sesleri; e-sosyal iletişim ağlarından gelen bayram kutlamaları. Kimi klasik, kimi genel kimi de özel yazılmış kutlama mesajları…
Mübarek, sabah sabah başka işin yok da sağa sola mesaj bombardımanı mı yapıyorsun?
Yanıt versen bir türlü vermesen başka türlü!
Öyle 3-5 tane de değil ki! Her yerden…
Açıkçası, takip ettiğim bir e-sosyal iletişim ağından bir şiir paylaşarak okuyan okumayan herkesin bayramını kutlamış oldum. Kimseden de beğeni veya yanıt beklemedim.
Kimi 'özel kutlama' yapan arkadaşlara ben de uygun şekilde özel yanıtlar vermeye çalıştım.
Hani diyorum bu tür mesaj kutlamalarına artık gerek var mı!
Ben, hemen her gün bir olayın günü kabul edilen günleri için genel anlamda çiçekçiler günü diyorum. Çünkü en çok mutlu olan onlar… Bu tür mesaj kutlamaları da en çok iletişim şirketlerine yarıyor.
Tamam ille de mesajla kutlayacaksın sevdiklerinin bayramını ama bunu sabah sabah yapmak yerine şöyle akşama doğru yapsan diyorum!..
Sabah ailecek kahvaltı yapıyorsun… Çay keyfi ve muhabbet… Gelenler ve gidenler… Doğal olarak telefonun da yanında. Eee bi telefona bakayım diyorsun! Mesajlar yığılmış… Şimdi tek tek onlara yanıt yazmaya başlasan akşamı edeceksin. Karşındaki ile konuşurken parmakların telefon tuşlarında ise bana göre iletişim kopukluğu yaşıyorsun demektir. Sanal ortamda e-sosyal ağlara yetişeyim derken gerçek muhabbetin içine 'çay' döküyorsun…
Yüz yüze iletişim önemlidir.
Yazıyı uzatmadan, bu yazımda size 'bayram' dolayısıyla yazdığım şiirimi paylaşmak istiyorum.
Biliyorsunuz bu bayramda işine geri dönebilmek amacıyla açlık grevi yapan iki insan ile kaçırılan ve öldürülen öğretmenler gerçeği vardı. Bu gerçek uzun yıllardan bu yana var ve bitmeyecek gibi.
Bu nedenle ben, bu bayram şiirimi o insanlara adadım…
Nuriye ve Semih…
Duvar laftan anlamaz
Duvar bu, küften anlar!
Siz duvara kafa attınız
Duvar bundan ne anlar!
Su berrak, adalar ıssızdır…
Ölümse her dinde kutsal,
Ölüm her dilde soğuktur.
Siz ölümü bile ısıttınız…
Çakıl taşı yüreklerinizle
Kapanmaz oyuklar açtınız.
Şimdi oyduklarınızı büyütme
Ve bildiğimiz bütün dillerde
Ağız dolusu haykırma zamanı:
'O duvar, o duvarınız…'