Engelsiz bir dünya mümkün mü?
Hemen söyleyelim ki engelsiz bir dünya mümkün değildir. Ben bütün kötülüklerin veya engellerin anası olarak parayı...
Hemen söyleyelim ki engelsiz bir dünya mümkün değildir.
Ben bütün kötülüklerin veya engellerin anası olarak parayı görüyorum. Parayı, bizim coğrafi atalarımız Lidyalılar bulmuş ama gücü temsil eden bir canavardır aslında para.
Ünlü Fransız komutan Napolyon'un bile 'para, para, para' dediği söylenir…
Masum değildir…
Afrika'daki ilkel bir toplumu anlatan bir belgeselde izlemiştim. İşaret parmağı ile boğaza tıt tık vurmak orada da 'bitik' anlamına geliyormuş. Dünyanın her yerinde ceplerin dışarı çıkarılması da parasızlığı anlatıyordur sanıyorum.
Engelden paraya geldik. Neden geldik! Çünkü engelleri yaratan en önemli unsur bu para kazanma hırsıdır. Biz buna kısaca 'Kapitalizm' diyoruz.
Kapitalizm ve sosyalizm. Birinde para diğerinde toplumsal yarar anlamı ön plana çıkar. Kapitalizm, bireysel rekabeti; sosyalizm ise toplumsal dayanışmayı önemser.
Kapitalizm, bütün iletişim araçlarını elinde tuttuğu için bireyi ön planda tutar; onu över ve kutsar.
Hani anlatılır ya Osmanlı'da siftah yapmayan komşu bakkalın hikyesi… Var mıydı öyle bir gerçeklik bilemiyorum ama insanoğlunu engelli hale getiren en önemli unsur 'daha çok para' kazanma hırsıdır.
Tabii ben burada doğal engellerden bahsetmiyorum. Benim bahsettiğim engel hırs tutkunu haline gelme. Tutku arttıkça engel de artar. 'Harese' hikyesindeki devenin dilini kanatan dikeni sevmesi gibi.
Önceki gün 3 Aralık Dünya Engeliler Günü idi. 3 Aralık, tüm dünyada engelli haklarının dikkat çekildiği, sivil toplum kuruluşlarının etkinlikler düzenlediği bir gündür. 3 Aralık günü 1992 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilmiş.
Bir de Engelliler Haftası var. O da 10 Mayıs ile 16 Mayıs arasında. Bu hafta da Birleşmiş Milletler'e üye 156 ülkede aynı tarihlerde kutlanan özel hafta imiş. Malumdur ki Engelliler Haftası boyunca; engellilik sorunu, engelliliğin önlenmesi ve engellilerin eğitimi konusu üstünde durulur. Radyo ve televizyonda konu ile ilgili programlar yayınlanır. Okullarda her gün ayrı bir engellilik konusu işlenir. Bunlar rutindir.
Bizde hafta ve gün eksik değildir. Hergün bir anma, her gün bir kutlama var desek sanıyorum yeridir. O gün güzel konuşmalar yapılır, şiirler okunur yemekler yenir ama gün evrildi mi ertesi güne aynı tas aynı hamam…
Gün geçmez ki engelli bir haber duymayalım. Kavga, gürültü ve benzeri olaylar. İnsanın engelli olmasının bir sonucudur. İnsanda beyin var, akıl var, dil var ama işte o engel kaldırılamadığı için kavga gürültü eksik değildir.
Bakın Konya adında bir ilimizde milyonlarca lira harcanarak yaptırılmış bir üst geçit bulunamıyormuş. İşte insanın engelli olduğuna dair önemli bir haber. Nasıl bulunamaz!
Şaka bir yana, yediğimiz portakalın kabuğunu rastgele atmayalım. İçinde sigara bitince paketini bizden uzağa fırlatmayalım. Araçlarımızı insanların geçmesini engelleyecek şekilde park etmeyelim. Aç ve açıkta gördüğümüz bir canlı ile, hayvan dahi olsa ilgilenelim.
Yönettiğimiz insanları cahil sanmayalım. İnsanlar aslında her şeyi bilir ama bazen işlerine gelmezse engelli oluverirler. Duymazlar, görmezler ve konuşmaz oluverirler. 'Aman canım, bana mı kalmış' derler.
Bu yazımda doğal engelli insanlardan bahsetmeyeceğim. Milyonlar harcanıp, her cadde ve sokağa gelişigüzel döşenen ve bırakın doğal engellileri, engelsiz insanların bile kullanamadığı sarı çizgili engelsiz bantlarından da… İnsan bedensel engelli olabilir ama en kötü engel bilinç ve akıldaki engeldir.
Bezen resim kompozisyondan güçlüdür. Yazımda kullandığım resme bakın ve kimin engelli olduğuna karar verin…
Ve unutmayalım: Herkese yeter dünya herkese yeter ekmek… Yeter ki 'hep bana' hastalığına yakalanmayalım…