Emin emmi…
Ne zamandan bu yana tanıştığımızı ve ilk kez birbirimizi ne zaman gördüğümüzü anımsamıyorum. Geçtiğimiz Salı günü...
Ne zamandan bu yana tanıştığımızı ve ilk kez birbirimizi ne zaman gördüğümüzü anımsamıyorum. Geçtiğimiz Salı günü okula gitmek için sabah erken kalktığımda çayı ve yumurtayı ocağa koyduktan sonra telefonumun internetini açıp, geceden herhangi bir mesaj var mı diye bir bakayım dedim. Mesaj dediysem öyle her sabah bir mesaj beklediğimi falan sanmayın. Alışkanlık olmuş; artık, sabah elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonra kahvaltı hazırlarken ne var ne yok diye şöyle bir göz gezdiriyoruz.
Arkadaşım Nezihe Uzunkol'un, facebook sayfasında yaptığı paylaşım ekrana geldi hemen: 'Ödemiş/Birgi'den bu gece büyük bir yıldız kaydı'
'Arkeolog, ressam, yazar, şair, Çekül Vakfı Birgi Koordinatörü bir entelektüeli yitirdik. Sensiz bu kent çok eksik, soluk kalacak. Çok üzgünüm. Yerin dolmayacak, Işığın hiç sönmeyecek canım Emin abim.'
Normalde sabah kalkar kalkmaz Tv'de TRT Müzik kanalını açarım. Sabah haber seyretmeyi sevmiyorum. Güne iç karartan haberlerle başlamak istemiyorum.
Henüz Tv'yi açmamıştım.
Hasta olduğunu ve tedavi gördüğünü biliyordum ama ölümün o soğuk yüzü ile karşılaşınca…
Ne zamandan beri tanıştığımızı düşündüm. Sanki hep tanışıyormuşuz gibi bir his oluştu içimde.
'Kazı koz yazmayacaksan bekliyorum' cümlesi geldi aklıma…
Kendisi ve Birgi ile ilgili kaç kez konuştuğumuzu ve haber yaptığımızı sayamam…
Öğretmenlik görevine 1991 yılında başladım. Kırıkkale ve Zonguldak'ta görev yaptıktan sonra 1996 yılında Ödemiş'e tayin oldum. Ödemiş'e gelir gelmez de yerel bir gazete çıkarmak için tatlı bir uğraş içine girmiştik. Ne zamandan bire dedim ama Emin Başaranbilek ile öncesinde tanışmıyorduk. Benim gazetecilik sevdası, onun Birgi ve edebiyat aşkı bizi buluşturmuştu işte.
Birgi, biliyorsunuz geçmişi 3 bin yılla kadar giden tarihi bir kent. Özellikle Beylikler döneminde, Aydınoğlu Beyliği'ne başkentlik yapması bölge tarihi için önemli bir yerleşim alanı olduğunu gösterir.
O yıllar İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi ile ÇEKÜL Vakfı'nın Birgi Yaz Okulu çalışmaları vardı.
Prof. Dr. Metin Sözen, Prof. Dr. Cengiz Eruzun, dönemin İzmir Valisi Kemal Nehrozoğlu…
Birgi'ye sık sık gelip gidiyorlar, dolayısıyla bize de haber konusu çıkıyordu.
ÇEKÜL'ün Birgi sayfasına şunları yazmış Emin Başaranbilek: 'Ödemiş'in bir beldesi olan Birgi, geleneksel mimarlık değerleri ve yerleşim dokusuyla ülkemizin önemli tarihsel kentlerinden biridir. Tarih boyunca sürekli yaşam kesitleri sunan bu kent, korunması gerekli bir değer olduğu için 1996 yılında doğal dokusuyla birlikte 'kentsel sit' ilan edilmiş, 'var olan değerleriyle birlikte yaşaması' kararı, geç de olsa verilmiştir. Nedir Birgi'yi önemli kılan? Kesintisiz yaşam ile zenginleştirdiği tarihsel derinliğini somut olarak günümüze taşımasıdır. Özellikle Selçuklu Döneminden Osmanlı'ya tarih, sanat tarihi, kentsel yapılanma ve mimarlık açısından süreklilik göstermesidir.'
**
Daha önce yazdığım bir yazıda kendisine yerel ağız ile 'Emin emmi' diye hitap ettiğimi belirtmiştim.
'Sanki hep tanışıyormuşuz gibi…' dedim ya!
Gözümün önüne, 2016 yılında Birgi'deki ÇEKÜL evinin önünde çektirdiğimiz 'Ödemişliler kaç sandalyede oturur!' temalı fotoğraf geldi. Uzun süre görüşemeyince 'Oğlum nerdesin sen ya! Şurda iki beşlik bozacağız ama sen arayı açıyorsun' diye takılırdı her seferinde.
Kazı koz yazan gazetecileri çekiştirdik kimi zaman…
Anlatacak çok şey var ama hem zamanı değil hem de yerimiz dar.
Bir gün önce bir süredir İtalya'da yaşayan oğlum ile internet üstünden görüşmüştük. Bana Birgi'nin Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından dünyanın en iyi 32 turizm köyünden biri seçildiğini söylemiş, haberi Avrupalı bisikletçilerin grubunda gördüğünü yazmıştı. Ben de kendime güzel bir yazı konusu çıkardım ve müjde vereceğim diye sevinirken, haber ertesi gün Emin emminin ölümü ile birlikte Türkiye'nin hemen hemen bütün haber sitelerinde yer almaya başlamıştı.
Keşke bu haberi Emin emmi de görseydi…
Kılı kırk yarar, her yapılanı beğenmezdi… Sanatçı kırılganlığı gereği, günü kurtarma telaşı içinde olan birçok yönetici ile de zaman zaman arası açıktı.
Artık beşlik bozamayacağız ama ben onun aklımda kalan anılarını sizlerle ara ara paylaşmaya devam edeceğim.
Yaklaşık bir yıl içinde Küçükmenderes tarihi ve kültürü adına yerleri kolay kolay doldurulamayacak önemli kayıplarımız oldu. Ömer Akşahan, Behiç Galip Yavuz, Munis Armağan ve Emin Başaranbilek.
Üretici insanlardı… Ve hepsinin de sanatçı kırılganlığı vardı.
Anıları, yaşamımıza ışık ve yol gösterici olsun…