Elli yaşın ardı

Serin bir sonbahar sabahı idi… Okula yürüyordum. Yolun bir tarafında sıra sıra zeytin ağaçları, diğer tarafında...

Serin bir sonbahar sabahı idi… Okula yürüyordum. Yolun bir tarafında sıra sıra zeytin ağaçları, diğer tarafında çiçek serası. İlkbahardan kalma güller, havanın ılıklığına aldanıp çiçeğe durmuşlar.

İnsan, biraz gayret etse çiçek kokularına bürünüp yürüyecek. Renklere bürünüp yürüyecek.

Her mevsimin ayrı bir güzelliği var görmek isteyene…

Yaşamda en önemli şeylerden biri, 'haz almak' olsa gerek…

Nelerden haz alır insan? Yaşamını nelerle dolduruyorsa onlarla elbette… Ellili yaşlarını aşmış pek çok insanın en önemli dertlerinden biridir can sıkıntısı. Nereden çıkar ki can sıkıntısı?

Genellikle insanların büyük bir bölümü, yaşamlarını eş ve çocuklarının üzerine kurar. Vakti gelip de her biri bir şekilde uçup gidince yaşamları da boş bir çuval gibi yıkılıverir. Can sıkıntısı denilen şey, yaşamın ortasına çörekleniverir. Bunun en kolay çözümü, bir meşgale bulmaktır.

Okumak, yazmak, resim yapmak, gezmek, koleksiyon yapmak, dans ve daha bir sürü şey… İnsana haz verir ve yaşamını renklendirir.

Yaptığınız ve ürettiğinizle yaşamda kendinizi değerli ve özel hissedersiniz.

Bir şiirle noktalayalım sözü.

kış yaprağı

kırağı düşmüş

bir kış yaprağı şimdi

toprakta ellerin…

insan

çok üşür

anne çok üşür

dalsız

kanatsız

devasa bir ateşten

fırlamış

kıvılcım gibi uzaklarda

yanar mı hl

yoksa

sönmüş müdür

çoktan…

kaç filiz kırılacak

daha dalından

ermeden bahara

kaç filiz kırılıp

gömülecek

toprağa

karakışta…

sen bilmeyeceksin filiz

oğlun da gömüldü

on altıncı

yaşında

kızın

henüz

altıda

kırağı düşmüş

bir kış yaprağıdır

şimdi

toprakta

yüreğin

gözlerin

ellerin

ve

bütün dünya

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme