Ders ziline az kala

2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı, pazartesi günü başlıyor. Başlıyor başlamasına ama gerek Ödemiş'te gerekse Türkiye'de altyapı ve...

2017-2018 Eğitim Öğretim Yılı, pazartesi günü başlıyor. Başlıyor başlamasına ama gerek Ödemiş'te gerekse Türkiye'de altyapı ve sistem tartışmaları devam ediyor. Türkiye'de ve dünyada eğitim sistemi konusunda tartışmalar hep vardı… Öyle görünüyor ki var olmaya da devam edecek. Çünkü eğitim, bir ulusun hatta insanlığın geleceğini belirleyen en önemli faktördür.

Çinli ozan Kuan-Tzu'nun 'Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit' dediği söylenir.

Bence eğitim konusunda söylenebilecek en özlü sözlerden biridir bu.

Ünlü ozanımız Nazım Hikmet de 1947 yılında yazdığı Yaşamaya Dair adlı şiirinde 'Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil' demiş.

Mutlaka başkaları da eğitim, yaşam ve gelecek konularında yazılar ve şiirler yazdı. Ama benim ilk aklıma gelen dizeleri sizinle paylaşmak istedim.

Eğitim, bir toplumu gelecek yüzyıllara taşıyan en önemli araçtır.

E-sosyal medyada dolaşan yüzlerce, binlerce yazı ve bilgi var bu konuda.

Kaynağı ve yazarı konusunda emin olamadığım için belirtemeyeceğim ama geçtiğimiz günlerde okuduğum uzun bir yazıda Müslüman bir bilim adamı, Müslüman ülkelerin Hıristiyan toplumlara göre daha geride kalmasının tek nedeninin eğitim olduğunu söylüyor ve Müslüman bilim insanlarının çalışma şartları ile Hıristiyan bilim insanlarının çalışma şartlarını karşılaştırıyordu.

Ona göre dikkat edilmesi gereken en önemli özellik laiklik ilkesi idi.

Bilim adamı, Müslüman ülkelerde bilim adamlarının rahat çalışamamasından ve eğitime yeterli kaynak ayrılmamasından bahsediyor ve sayısal veriler ortaya koyuyordu. Hatta öyle veriler ortaya koymuştu ki son 200 yılda dünya çapındaki buluşların çoğunun Yahudi kaynaklı bilim insanları tarafından ortaya konduğunu söylüyordu.

Paranın dini imanı olmadığı gibi, bilimin de dini imanı olmamalıdır. Konuyu uzatmadan toparlayalım.

Müfredat adını verdiğimiz eğitim programları, bilindiği gibi ülkemizde her dönem tartışma konusudur. Her iktidar, geleceği kendi iradesi ve hakimiyetinde şekillendirmek ister.

Benim öğretmenlik hayatına başladığım yıllarda bir 'Süper Lise' uygulaması vardı ki ondan sonra Fen ve Anadolu liselerinin yaygınlaşması ile eğitimdeki çeşitlilik artmaya başladı.

Anadolu Lisesi uygulamasının çıkış noktası, yabancı dil meselesi idi. Fakat biz, okulların adını Anadolu yaparak öğrencilerimize yabancı dili yine öğretemedik. Şimdi bütün okullar Anadolu Lisesi yapıldı!

Okulların açılmasına üç beş gün kala eğitim alanında örgütlü sendika, vakıf ve derneklerden çeşitli açıklamalar geliyor. Kimileri yapılan değişiklikleri savunurken kimileri de eleştiriyor. Yapılan eleştirilerin başında eğitimin her geçen gün muhafazakarlaştırılması ve ticarileştirilmesi geliyor.

Biz, bunu özel okulların her geçen yıl çoğalması ve okulların imam hatipleştirilmesi olarak güncelleştirebiliriz.

Geçtiğimiz dönem yöneticisi olduğum Eğitim Sen tarafından yapılan açıklamada özetle şu ifadelere yer verilmektedir: 'Eğitim sistemi, iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerine uygun olarak biçimlendirilmek istenmektedir. Yeni dönem müfredat programı, siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle hazırlanmıştır. Bilim ve aydınlanma düşüncesine karşı adeta bayrak açılmış; farklı inanç ve kimlikleri dışlayan, ötekileştirici bir niteliğe sahiptir. Cumhuriyet'in getirdiği laik ve bilimsel eğitim, her geçen gün tırtıklanmaktadır. Bu sistem, bize çağdaşlığı değil Ortadoğu olmayı getirecektir'

Her yıl benzer tartışmaları yaşıyoruz. Bana göre her yıl, yeni bir şeylerin getirilmesi yerine en azından beş yılda bir değişiklik yapılmalıdır.

Öte yandan ilçemizdeki eğitim kurumlarının durumu ve sorunları ile ilgili olarak da sanıyorum parti, sendika ve benzeri kuruluşların açıklamaları olacaktır.

Açıldı açılacak denilen hastanenin bulunduğu Zafer Mahallesi, yıllardır bir okul beklentisi içindedir.

Küçükavulcuk yakınlarında üç lise yerleşkesi, her geçen yıl genişlemektedir. Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi yanında Fen Lisesi inşaatı da devam ediyor. Bu demektir ki ortalama 2-3 bin öğrenci her gün bu yolu kullanmak zorunda kalacaktır.

Bu gelişme, servis ve yemek sorununu beraberinde getirecektir.

Bence öyle bir düzenleme yapılmalı ki öğrenciler, evlerine en yakın okullarda okuma olanağına kavuşmalıdırlar. Konuyu bugün burada kesip cumartesi devam edeyim…

Bakmadan Geçme