Çözüm üretme

Geçen haftayı İstanbul'da meydana gelen depremle kapattık. Deprem, İstanbul ve çevre ilçelerde yaşayan vatandaşlarla birlikte tüm...

Geçen haftayı İstanbul'da meydana gelen depremle kapattık. Deprem, İstanbul ve çevre ilçelerde yaşayan vatandaşlarla birlikte tüm ülkede korku ve endişeye neden oldu. Sevindirici ki can kaybı olmadı. Ciddi ölçüde mal kaybının da yaşanmadığı geçen haftaki deprem tartışmaları, yarattığı korkudan çok tartışmaları ile bu haftaya kaldı.

Zamanla AVM'lere dönüştüğü söylenen toplanma alanları, 17 Ağustos 1999'daki yıkıcı depremin ardından 'geçici' olarak geldiği belirtilen fakat bugüne kadar devam eden 'deprem vergisi' ve cep telefonlarının nerede ise kilitlenmesi tartışmaların odağında yer aldı. Bir de İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu'nun AFAD toplantısına çağrılıp çağrılmadığı iddiaları. İmamoğlu, konuyla ilgili verilen fotoğraf karelerinde yoktu. Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, 'İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile konuştum az önce. AFAD toplantısıyla ilgili 'Konu, deprem gibi hassas bir mevzu olduğu için böyle bir tartışmaya girmeyi veya uzatmayı doğru bulmuyorum' yazdı. Işık, İmamoğlu'nun 'Ama şunu herkes bilsin ki ben devletimin çağırdığı her yere her zaman giderim' dediğini de yazdı…

Tartışmayı, gerginliği ve pireyi deve yapmayı seven bir toplumuz. Ama bence de konuyla ilgili bilgilendirmeleri ve açıklamaları başta bakan, ardından vali ve belediye başkanı yapmalı, 'devlet' olarak adlandırdığımız mekanizmayı bir ve bütün olarak görmeliydik.

**

Kaymakçı'nın bir sorunu var. Bu sorunu yerel basını yakından takip edenler bileceklerdir. Çünkü defalarca haber, defalarca köşe yazılarına malzeme oldu.

Hemen hatırlatalım sorunu: Cezaevinin atık sorunu!

Belki hiç görmeyenler vardır. Cezaevi, Beydağ-Kiraz yol ayrımının sol tarafına düşüyor. Eskiden Eselli köyü vardı oralarda. Şimdi Eselli'nin yerinde yeller esiyor. Eselli, Kaymakçı'ya katıldı.

Evet, oraya bir cezaevi yapıldı ve kapasitesinin üstünde de tutuklunun bulunduğu söyleniyor. Cezaevinin Kaymakçı'ya ekonomik hareketlilik de getireceği söylendi başlarda ama ben sadece minibüslere biraz hareket getirdiğini görüyorum. Lojmanların kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum ama cezaevi personeli, özel araçları ile gelmedilerse servislerle Ödemiş'e gelip gidiyor. Yani öyle alışveriş anlamında pek katkısının olmadığını düşünüyorum.

Alışveriş anlamında katkısı yok ama bütün sıvı atığı, Kaymakçı'nın doğusundaki köprünün altından Küçükmenderes'e doğru yol alıyor.

Dedik ya defalarca yazıldı çizildi diye… Kimse de 'Evet, bu sorun bizi ilgilendiriyor ve şu zamanda bu sorunu çözeceğiz' tarzında bir açıklama yapmadı. Başta Adalet Bakanlığı, ardından Büyükşehir Belediyesi, son olarak da Ödemiş Belediyesi…

Küçük bir hatırlatma da yapayım: Kaymakçı'nın atıkları da Menderes'e dökülüyor.

**

Geçtiğimiz hafta Kent Konseyi'nin yılda iki kez yapılması gereken seçimsiz olağan genel kurul toplantısını yaptık. Genel kurulun önceki hafta yapılması gereken toplantısı, ilgisizlik yüzünden yapılamadı. 200'ün üstündeki kurum katılımcısının üçte ikilik çoğunluğu gelmediği için ilk toplantı yapılamadı. İkinci toplantıya da 25 kurumun temsilcisi katıldı. Elbette 25 kişi ile büyük kararlar alınamaz. Bildiğiniz gibi bu tür toplantılar da 'bir an önce bitsin' bakış açısıyla yapılır. Neyse, Kent Konseyi Başkanı Mehmet Taşlı, yaz başında yapılan seçimli toplantının ardından bugüne kadar neler yapıldığını anlattı ve mevcut dört meclise beş meclisin de daha ekleneceğini ve önümüzdeki dönemde verimli çalışmalar yapmak istediğimizi anlattı. Ardından ilgili önerge oylandı ve dokuz meclisle çalışmalara devam kararı aldık.

Deprem ve Kaymakçı sorunlarını Kent Konseyi'ne bağlamak için yazdım. Dilerim, ilçemizdeki ilgili kurum ve vatandaşlar, seçimden seçime değil de tartışmadan tartışmaya da bu tür toplantılara destek verirler.

Tartışmadan kastım, bağırıp çağırma değil elbette. Tartışma, tartma filinden gelir. Fikirleri karşılıklı tartma… Tartışmayı, 'çözüm üretme yolunda düşünce ortaya koyma' olarak algılayalım.

Bakmadan Geçme