Cımbızlamak

Orhan Veli Kanık’ın meşhur ‘Cımbızlı Şiir’ başlıklı kısa şiirini bilirsiniz: “Ne atom bombası Ne Londra Konferansı...

Orhan Veli Kanık'ın meşhur 'Cımbızlı Şiir' başlıklı kısa şiirini bilirsiniz:

'Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!'

Bu şiir, dünyadaki olayları takip etmeyen umursamazlar için yazılmıştır.

Bir şiirdeki ifadelerin ne anlama geldiğini, en iyi yazanı bilir. Bazen onca insan bir şiiri tartışır ama belki de şair, o onca insanın yorumları ile hiç ilgisi olmayan şeyler söylemiştir.

Şimdilerde en azından meslek liselerinde çok üstünde durmayız ama bizim lise öğrenciliğimiz döneminde Divan Edebiyatı şiirlerini cümle cümle açıklatırdı öğretmenimiz. Biz de -o zamanlar yardımcı kitaplar vardı- oralardan ezberleyip kelime kelime aktarmaya çalışır, öğretmenimizden de kocaman bir aferin alırdık. Aslında o da bilirdi o bizim yardımcı kitaplardan okuyup kendisine aktardığımızı ama belki de başka seçeneği yoktu.

Ben, Divan Edebiyatı geleneğinin son şairlerinden biri olan Yahya Kemal'in Nazım Hikmet'in annesine aşık olduğunu bilmezdim. Fakültede Nazım Hikmet'ten bahsetmek bile yasaklı olduğu için orada da duymamıştım öyküyü. Belki anlatıldı da biz kantin beklemekten derse giremediğimiz için dinleyememiştik.

Çok tutkulu bir aşktır bu. Yahya Kemal, Nazım Hikmet'in hocasıdır. Bu aşkı sezen Nazım Hikmet'in, hocası Yahya Kemal'e, 'Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz' dediği söylenir.

Sessiz Gemi şiirini bilirsiniz. İlk dört dizesi şöyledir:

'Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan / Hiç yolcusu yokmuş gibi alır yol / Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol'

Bu şiirin hep ölüm üzerine yazıldığını bilir, öyle öğretirdik.

Ama kimi yorumcular, şiirin Nazım Hikmet'in annesi ünlü ressam Celile Hanım için söylendiğini yazarlar. Celile Hanım, geri dönmemek üzere bir gemiye binmiş ve gitmiştir!

Şimdi cımbızdan konumuza gelelim.

Cımbızlama, siyasette kullanılan biz sözcüktür. Mecazen, 'Kendi çıkarına uygun düşen noktaları asıl konu içinden özellikle ayırıp ön plana çıkarmak' demektir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın sözleri ile ilgili siyasetçilerimizin yaptığı açıklamaları izliyorum. Ben bu tür durumlarda açıklamanın bütünlüğü, yeri ve zamanı ile değerlendirilmesi gerektiğine inanırım.

Kıbrıs'ta yayınlanan Detay Kıbrıs Gazetesi'nin aktardığına göre Akıncı, The Guardian röportajında Kıbrıslı Türklerin laik, demokratik ve çoğulcu kimliğini korumak istediklerini belirterek Türkiye'ye ekonomik bağımlılığı azaltma arzusunu dile getirip Türkiye'ye bağlanma ihtimalini de 'korkunç' olarak nitelemiş.

Haberde belirtildiğine göre Akıncı, Lefkoşa'daki cumhurbaşkanlığı ofisinde The Guardian'a yaptığı açıklamalarda adil federal çözüm içeren bir anlaşmaya tez zamanda ulaşılmazsa 'adadaki Türk ve Rum toplumlarının bölünmüşlüğünün kalıcı hale geleceği' uyarısında bulunmuş.

Akıncı'nın açıklamalarını değerlendirecek değilim. Çünkü bu iş, bu köşeyi çok aşar.

Ama bir yazıyı veya düşünceyi olumlu ya da olumsuz eleştireceksek yazının bütünlüğü içinde yapılması gerektiğini savunurum.

Bu cımbızlama işi, Hrant Dink ile Mehmet Bekaroğlu için de yapılmıştı.

Her ikisi için küçük birer anekdot yazayım: Hrant Dink, Taksimspor'da futbol oynarken Ödemişspor'a bir gol atmış. Bekaroğlu da aslında bir tıp doktorudur ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yedek subay askerliği yaparken Gaziantep ve Metris cezaevlerinde psikiyatri uzmanı olarak görev yapmış.

Uzatmayalım Hrant Dink, kendi Ermeni diasporasına seslenirken hatta kızarken 'ironi' yapmış ve Ermeni Diasporası'nın yanlış yaptığını söylemeye çalışmıştır. Ama herkes, 'kirli kan' tamlamasına takılmıştır.

Dink'i Ermeni ve Türk milliyetçileri sevmemiştir.

Milli Görüş geleneğinden gelen Bekaroğlu'nun da 'Kefere Kamil' dediği iddia edilmiş ama yazının aslını kimse okuma gereği duymamıştır. Bekaroğlu da ilgili yazısında içinden geldiği düşünce sistemine ve onu savunan çevrelere eleştiri yapmıştır.

Eleştirelim ama 'cımbızlama' yaparak değil…

Bakmadan Geçme