Çatışma!
Kelimeler bazen cinlik yapar! Çatmak fiilinin farklı anlamları vardır. Sözlükteki ilk anlamı, 'Odun, değnek, kılıç, tüfek...
Kelimeler bazen cinlik yapar!
Çatmak fiilinin farklı anlamları vardır.
Sözlükteki ilk anlamı, 'Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak'
Ardından, 'Kereste gibi malzemeleri birbirine tutturmak'
Ve 'Bir şeyi yapmak için gerekli parçaları bir araya getirmek'
Yükü hayvana iki yanlı yüklemek; başa yemeni, çatkı, yazma ve benzeri şeyler bağlamak; üzücü, kızdırıcı veya şaşırtıcı olaylarla karşılaşmak; rastlamak, karşılaşmak…
Yazı konumuz olacak olan, 'Yazıyla veya sözle sataşmak'
Çatışma deyince, karşılıklı 'kavga etmek', 'dövüşmek' gibi anlamlar geliyor akla. Örneğin 'silahlı çatışma çıktı' gibi.
Bir de anlaşamama anlamı var. Kuşak çatışması gibi.
Malum; eskilerin nesil, yenilerin kuşak dedikleri yaş grupları arasında çatışma, anlaşmazlık çıkar. Bizim çocukluğumuzda, büyükler 'Oğlum/kızım çok kitap okumayın, gözleriniz bozulur' derlerdi!
Bir de sınıf çatışması var: Bir yanda daha çok kazanç elde etmek isteyen kapitalistler, diğer yanda emeğinin karşılığını almak isteyen emekçiler, çalışanlar.
Grevler, direnişler, gösteriler falan…
Tüm bunların yanında şimdi de kültür çatışması ortaya çıktı.
Eskiden insanlar, köy ve kentlerinde aynı kültürün paydaşları olarak yaşayıp giderlerdi. Örneğin mahalle ortasında düğün yapılır, kimse de ses çıkarmazdı. Şimdi gürültü oluyor gerekçesi ile okul bahçelerinde bile düğün yapılmasına izin verilmiyor. Neymiş, mahalleli rahatsız oluyormuş. E haksız da sayılmazlar.
Kimse kimseyi tanımıyor artık. Geçtiğimiz gün evimizin karşı yakasında bulunan bir dairede 20 yaşındaki bir delikanlı ölü bulunmuş. Bizim saat 22.00'de haberimiz oldu örneğin.
Evimizin etrafında kimler yaşıyor, onu bile tam olarak bilmiyoruz.
Kültür çatışması dedik ya! Ülkemiz, büyük bir coğrafya. Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrasında özellikle Balkanlar bölgesinden yoğun göç almışız. Şimdi bir de Ortadoğu kaynaklı göçler var. Hem de yurdun her yanına.
Farklı kültürler, farklı diller söz konusu.
Ülkemizde farklı yaşam kültürlerinin aralarının açıldığı aşikar. Yaşam tarzının tercihe bağlı olması gayet normal. Normal olmayan, başkalarına yapılan dayatma…
Eskiden deniz kenarlarında haşemalı insan görmek nerdeyse imkansızdı. Haşema ile denize girmek isteyen kadınlar için farklı yerlerin olması gerektiğini savunanlara da kızardım.
Ama şimdi görüyorum ki bu bir ihtiyaç…
Zorla insanları soyup bizimle aynı yerde denize gireceksiniz diyemezsiniz!
Arabistan'da kadınların araç kullanmalarının yasak olduğu söyleniyor. Gidip görmedim. Bu ne kadar aşağılayıcı, ne kadar kötü bir durum!
O halde, ben de haşemalı kadınlar denize girmesin diyemem.
Ara ara denize gittiğimizde, özellikle hafta sonları minibüslerle deniz kenarına gelen bazı aileleri görüyorum. Daha çok ağaç altlarını tercih ediyorlar. Erkekler, gelir gelmez denize hücum ederken ağırlıklı olarak örtülü olan kadınlar hemen yerleşme ve yeme-içme işine girişiyorlar. Bu tip ailelerin erkekleri, kadınların bikini ile denize girdiği yerlerde rahatlıkla dolaşırken kadınların denize girememesi bende rahatsızlık yaratıyor.
Burada bir çelişki yok mu sizce!
Kültür çatışması derken bu ve benzeri davranış farklılıklarını kastediyorum. Her geçen gün artıyor.
Tamam, gençler büyüklerle takılmak istemiyor ve ellerindeki elektronik aletlerle zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Ve büyüklerin davranışlarını beğenmiyorlar. Bu kuşak çatışması.
Ama kültürel çatışma, daha derinlikli bir durum.
Adam apartmanda yaşıyor ve patatesini bodrum kata koyuyor örneğin. Ve patates çürümeye başlayınca koku yapıyor. Kaldır desen bir türlü, demesen başka türlü!
Gençler, belli bir yaştan sonra büyükleri anlamaya başlıyor ama farklı kültürler uyum sağlamak şöyle dursun, anlaşmamak için birbirlerini ötekileştirmeye devam ediyorlar.
Örneğin Suriyeliler meselesi.
Tamam mağdur durumdalar, yardımcı olalım… Burada bir sıkıntı yok!
Peki 5-10 yıl sonrasını düşünebiliyor musunuz? Geri dönecekler mi? Biz mi onlara uyum sağlayacağız, onlar mı bize!
Avrupa, 50 yıldır göçmenlerin uyum sorununu çözemedi.
Biz çözebilecek miyiz?