Çanakkale Şehitlerine
Çanakkale, o buram buram kan kokan masmavi denizine. Bir zamanlar toptan tüfekten geçilmeyen gökyüzüne. O gencecik...
Çanakkale, o buram buram kan kokan masmavi denizine. Bir zamanlar toptan tüfekten geçilmeyen gökyüzüne. O gencecik vatan evlatlarının kanının aktığı toprağa. O zifiri karanlıkta feryat yakan anaların seslerine.
Yarısından fazlası daha on altısını bile geçkin değil. Anasının kınalı kuzusu, babasının aslan yiğidi, tek göz nuru. 18 Mart sabahıydı. Her tetikte, her tüfekte acı bir hikaye saklıydı. Hepsinin göğsünde bir fotoğraf. Umutla bekledikleri mektup. O soğuk, o kasvet dolu havada belki üşümüştür o yiğit anaların yavruları. Bir de onlara sormak gerekir, çok mu üşüdüler?
Çok mu sevgiden mahrum kaldılar? Yoksa onlara vatan kucak aıp ısıtmış mıydı? Onlara kol kanat gerip daha analarından alamadıkları sevgiyi onlara vermiş miydi?
Tek bilek, tek yürek oldular. Hepsini birbirine bağlayan tek ortak nokta, canlarıyla bu aziz vatana sahip çıkmaktı. Cepheden cepheye mermi taşıyan o koca yürekli analar… Daha çocukluğunu yaşayamadan, uçurtmaları, arabaları olmadan büyüyen Türk milleti sayesinde kazanıldı bu aziz vatan. Onlar yürümeden koşmayı öğrendiler. Oyuncakları olmadan silah tuttular.
Yaşama doymadan o asil kanlarıyla bayrağımıza renk verdiler.
Vatanın ırk değil, din değil, dil değil; sadece sahip oldukları toprak olduğunu gösterdikleri birlik mücadelesi ile asıl önem verilmesi gerekenin altını kanlarıyla çizdiler.