Büyük şehir açlığı
Küçüklerime sevgiler, Büyüklerime saygılarla. Merhabalar, henüz el sıkışmadıklarıma kısaca kendimi tanıtarak başlamak isterim. 2017 yılında Karadeniz...
Küçüklerime sevgiler,
Büyüklerime saygılarla.
Merhabalar, henüz el sıkışmadıklarıma kısaca kendimi tanıtarak başlamak isterim.
2017 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden mezun oldum. Yaklaşık 17 ay kadar önce aranızda, belki evlerinizin belki iş yerlerinizin önünden geçen, deli gibi haber kovalayan bir muhabirken İzmir'e gidebilme şevkiyle mesleğimden emekli olmayı tercih ettim.
İşte tam da bu noktada özellikle duraklamak istiyorum çünkü yazımın geri kalan kısmını yukarıda kullandığım son cümle ile bağdaştıracağım.
Biz, doğduğumuzdan bu yana küçük bir ilçede yaşamanın verdiği rahatlıkla büyük şehirde yaşamış insanlardan çok daha mutlu ve huzurlu bir çocukluk geçirdik aslında. Yeşil bir kasabada enerjimizi toprağa vererek büyüdük. Bizim neslin anne ve babaları, özgür bireyler yetiştirmeye gayret etti. Tek karıştıkları 'Soğuk su içme', 'Terliysen üstünü değiştir' oldu anne babalarımızın. Bugünleri geride bıraktığımız üniversite dönemindeyse hepimiz farklı farklı büyük şehirlere gittik. Ödemiş'te hep yakındığımız imkansızlıkları büyük şehirlerde imkana dönüştüreceğimizi düşündük.
Nitekim kimimiz, fırsatların peşinden giderken kimimiz de o fırsatları kovalama tercihinde bile bulunmadı. Üniversite dönemleri, son rahat dönemler olduğu için kaygılarımızı bir kenara atıp yalnızca büyük şehrin büyülü imkanlarına odaklanma işine giriştik en sonunda. Ekmek elden su gölden belki de son dönemlerimizdi. Sahiller, kafeler, anlık kararlarla yapılan seyahatler ve aklınıza gelebilecek bu tip hareketler bizimdi.
Sonunda okul bitip de sancılı bir iş arama süreci başladığında ise kimse çocukken kendini bir kuş gibi özgür hissettiği Ödemiş'ine dönmek istemedi. Dönmek yerine büyük şehirde sürünmeyi tercih etti birçoğumuz. Bazılarımız, Ödemiş'in gençlere veremediklerini büyük şehirde alacağını umut ederek sefalete boyun eğdi.
Ben de bütün bu düşüncelerle koşarak uzaklaşmak istediğim Ödemiş'ten gittikten sonraki dönemde
sefalet de çekmedim,
sürünmedim de ama
Beni mutsuz eden şeyin Ödemiş olmadığının farkına vardım.
Ve çok daha önemlisi,
İmkanlar önünüze sunulduğunda o artık imkan olmuyor sizin için.
Hayatta insana bir amaç gerek. Tabii en büyük amacım, tecrübelerimle çıktığım yolda başım dik bir şekilde daha iyi yerlere gelmek ve sonunda yeniden bu yuvadan uçup gitmek olacak.
Fakat dışarıdaki insanların imrendiği bir hayatı elimizin tersiyle itme durumu, bizim neslin ortak özelliği.
Son olarak, Ödemiş'te yeniden başladığım muhabirlik mesleğim boyunca bu konuya da haberlerimde dikkat çekeceğimi söylemek isterim. Gençlerin kaçar gibi göç etmesinin sebeplerini yetkililerimizle tartışmayı daha da çok isterim.
Kaçar gibi göç eden arkadaşlarıma ise içimde kalmasın bir şey söyleyeceğim:
Kusura bakmayın arkadaşlarım ama,
Biz de müthiş derecede bir büyükşehir açlığı var!