Cahit Kayra'dan 'Sümbül Dağı'nın Karları'
Cahit Kayra, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Asırlık bir çınar'ıdır ve yaşadıklarını bizimle paylaşmayı sürdürüyor… Daha önce 'Sevr Dosyası'(*)...
Cahit Kayra, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'Asırlık bir çınar'ıdır ve yaşadıklarını bizimle paylaşmayı sürdürüyor…
Daha önce 'Sevr Dosyası'(*) ile ''38 Kuşağı'(**) adlı yapıtlarını okumuştum. Ufkum genişlemişti. Şimdi 'Sümbül Dağı'nın Karları 1946 Yılında Bir Hkkari Seyahati' (***) adlı yapıtını tanıtmaya çalışacağım.
Neden ilgi duydum ve okudum? Hemen söyleyeyim: 1946'da bu coğrafya nasıldı? Neler yaşanıyordu? İkinci Dünya Savaşı sonrası 'her şeyle ilgili' ve 'araştırı'cı bir Maliye müfettişinin gözünden görülenler neydi? Sosyal ve ekonomik dokusu nasıldı?
Kayra; 'Ve zihnimin labirentinde hep aynı arayış var. Bu değişiklik nasıl oldu?', 'Ve zihnimi işgal edecek bir sorun: Bu nasıl oldu? Kimler yaptı bunları?' gibi soru burgaçları içinde bakıyor denetlemeye gittiği kentlere, çevresine, insanlarına, yöneticilerine…
Eski ile yeniyi eklediği fotoğraflarla kıyaslıyor. Toplam 61 fotoğraf eşlik ediyor anılara. Gözlemleriyle besliyor.
Yeri geliyor doğayı aktarıyor, lirik bir dille:'…gölgesiz kuru topraklar', 'Ağır bir sessizlik içinde uyuyan bakir bir doğa', 'Islak ve çamur rengi bir doğa', 'Kendisinden memnun, güzelliğinin bilincinde bir doğa. Güzelliği oranında cömert bir doğa… Renkli toprakları, çiçekleri, kuşları ile bir mutlu bütünlük… Ve ayni ölçüde etkileyici bir vahşet… Büyük düzlükler, yükselen tepeler, derin vadiler… Uzaklarda Cilo silsilesinin kar kaplı görkemli silueti…', 'Yine çiçeklerle örülü yaylalar, gürültülü sular, uzaklarda karlı zirveleri parıldayan dağ sıraları, kuşlar, kuşlar, kuşlar, kendisiyle uyum içinde ve insanların yarattıkları sorunlardan uzak, renkli bir dünya…', 'Uzak karşı yamaç üstünde yükselen Sümbül Dağı kitlesinin tehditlerle dolu görüntüsü… Her an üzerimize yıkılacakmış gibi… Akşam güneşinin son ışıkları içinde renk değiştiren kayalar… Aşağıda yüzlerce metre derinlikte köpükler içinde akan azgın Zap Suyu.'
Yeri geliyor yöneticilerine çeviriyor sivri, keskin kalemini. Olduğu gibi, yalansız dolansız biçimde:'Veteriner, kişisel yaşamı konusunda bitmez tükenmez şikayetler içindeydi', 'Doktor, okuldan yeni çıkmış ve pek az pratik yapmıştı ama o da defterdar gibi başlangıçta adı, unvanı ve protokol içinde yeri olan bir göreve gitmeyi geleceği bakımından yararlı bulmuştu. Parası da iyi idi ve birkaç yılda elinde epeyce bir para, bir büyük şehirde muayenehane açacak kadar parası olacaktı', 'Kaymakam, yollardaki köpeklerden çok korktuğunu anlattı. Halkla bir ilişkisi yoktu', 'Savcı ise çok hareketli, çok sinirli ve kendisi ile kavgalı bir genç adamdı', 'Doktor, ilginç bir genç adamdı. Hükümet doktoru olarak atanmıştı. Daha sonra istifa etmiş ve Ahlat'ta özel muayenehane açmıştı. (İlçeye yeni bir hükümet doktoru gönderilmemişti.) Savcı, onun iyi para kazandığını söylüyordu. Köylerden çok hasta geliyordu. Anlatıldığına göre burada para biriktirip Amerika'ya gidecekti', 'İlçede ahbaplık edebileceğim iki kişi vardı. İkisi de ofislerine kapanık yaşıyorlardı. Savcı ve doktor… Burada savcıların hepsi sinirli oluyor anlaşılan.'
Yeri geliyor 'Para operasyonu' başlığı altında Türkiye ekonomisinin rotayı İngiliz Sterling / Pound'undan nasıl ABD Doları'na çevirdiğini aktarıyor. Yalın, anlaşılır bir dille. Ekonominin o halkın anlayamadığı karmaşık diline başvurmadan.
Kayra; 'sınırlarında bir milyon asker' olan 1946 Türkiye'sinin Erciş Depremi'nde yaşadığı çaresizliğe tanık ediyor bizi. Bitlis'in 'büyük salon gibi bir odadan ibaret', 'altı tane yatak'lı tek otelinde onunla birlikte kalıyorsunuz.
Cahit Kayra; bir Cumhuriyet aydını olarak Türkiye Cumhuriyeti'ni 'Mustafa Kemal ile birlikte bugünün temellerini kuran idealist insanların, yakın arkadaşı İsmet İnönü'nün, Necati Bey'in, Mahmut Esad'ın, Dr. Galip'in, Mustafa Şeref'in, Saracoğlu Şükrü'nün, Hasan li Yücel'in ve bütün 'İnkılapçı Kadro'nun eseri', 'Dünya yanıp yıkılırken savaşsız geçirilen yıllar içinde uygar ve çağdaş olmaya çalışan 'Lik' bir toplumun yarattığı bir mucize' ve 'Türk kültürünü karanlık, örümcekli Doğu ve Arap kültüründen kurtarmaya çalışan özverili insanların başardıkları bir medeniyet projesi' olarak görüyor. Çok doğrudur. Katılıyorum. Ben de böyle düşünüyorum. Hele şu günlerde…
Ve Cahit Kayra; 'Atatürk ideallerinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kazandırdıklarının ne mutluluk olduğunu anlamak zorundayız', 'Ve… bu benzersiz kazancı, toplumumuzun bütünü ile hepimiz, soy farklılıklarının yarattığı akıl ve mantık dışı çatışmaları bir tarafa atarak kaybetmemek gerektiğini tam anlamı ile idrak etmemiz gerek. Bu ülkede yaşayan bütün insanların gelecekleri bu anlayışa, bu bilincin üzerine kuruludur. Anlamak gerek' diyerek de günümüze ve geleceğimize ilişkin anlamlı uyarılarda bulunuyor.
Pusulasını şaşırmışlar, göbeklerini bir yerlere bağlamışlar… Keşke bu uyarıları bir okuyabilseler ve anlayabilseler!?
'Sümbül Dağı'nın Karları 1946 Yılında Bir Hkkari Seyahati', salt bir gezi kitabı değil! Çok ötesinde bir içeriğe sahip… Ben bunu çok iyi anladım her satırını özenle okuduktan sonra…
________________
* '38 Kuşağı, Anılar, Cahit Kayra, İş Bankası Kültür Yayınları, Birinci Basım, Mayıs-2002, İstanbul, 712 sayfa.
** Sevr Dosyası, Cahit Kayra, Boyut Kitapları, 1. Basım, Mayıs-1997, İstanbul, 224 sayfa.
*** Sümbül Dağı'nın Karları 1946 Yılında Bir Hkkari Seyahati, Cahit Kayra, Tarihçi Kitabevi, Birinci Baskı: Mayıs-2014, İstanbul, 160 sayfa.