Boyalı Kuşlar Irmağı

Ödemişimizin tek kişilik kültür ordusu Ömer Akşahan'ın 2. denemeler toplamı. Aynı zamanda ölümünden önceki son kitabı,...

Ödemişimizin tek kişilik kültür ordusu Ömer Akşahan'ın 2. denemeler toplamı. Aynı zamanda ölümünden önceki son kitabı, 'Boyalı Kuşlar Irmağı.'(*) İlk denemelerin ardından tam sekiz geçmiş. Akşahan'ın denemeye verdiği önemin işareti olarak algılanmalı bu durum. 'Denemeyi Denemek' derken, şöyle seslenir yazacaklara:'Deneme daha çok düşünce ürünüdür', 'Deneme, kim ne düşünürse düşünsün, bence yazın türlerinin beyefendisidir.'

Edebi türlerin en zoru, belki de bu yüzden en az yazılanı deneme olsa gerek. Bilebildiğim bir tek Vedat Günyol anısına deneme yarışması yapılıyor. Deneme kitabı basan yayınevi pek de yok! Ne yazık ki… Okur olarak kusuru biraz da kendimizde aramalıyız. Örneğin; kitaplığınızda kaç deneme kitabı var? Son aldığınız türlerden biri mi? En son ne zaman deneme okudunuz?

Akşahan, toplam 52 denemeyi bize sunuyor. 'İtalyan Çukuru'nu şöyle tanımlar:'Böylesi bir İtalyan Çukuru'nda yaşayan insanların, birbirlerinden başkasını görme şansları yoktur. Bu nedenle hemen herkes birbirini tanır. Kim nerede, kiminle, ne yapıyor, kim ne satın almış, kim kimin kuyusunu kazıyor bilirler. O çukura ticaret ve gelgeç amacıyla gelen üç beş yabancının dışında kimseyi tanımazlar.' Bir başka özelliği de '…insanların taklit yeteneklerinin çok gelişmiş olmasıdır. Çünkü çukurda, sadece orada yaşayanları görme şansı olan birinin yaratıcılığını geliştirme şansı verilmez.' Bu çukur neresidir diye sorsam?

'Ben, her ortamda yaşamayı bilen, sadece çiy damlalarıyla yaşamayı bilen biriyim.'diye kendini tanımlayan 'Ayrık Otu'nu sevdim ve Ayrık Otu gibi yaşamayı sevenleri de' der Akşahan aynı adlı denemesinde. 'Yaşamı Anlamlı Kılan'ın yazmak olduğunu düşünür hep. Sürdürür bu ısrarını 'Yarını Düşlemek' denemesinde:'Yazmak her ne kadar yarına kalmaksa da, aynı zamanda ısrar etmektir. Israr edenler ancak geleceğe kalanlardır.' Yeni bir ders önerir:'Hayal Bilgisi!' '21. yy'ın cahili okumayanlardan değil, bilgiye nasıl erişeceğini bilmeyenlerden çıkacaktır' diyen Alvin Toefler'ın sözleri yol göstericisi olur. Hayal Bilgisi; 'Hayat Bilgisi'ne alternatif bir ders olması açısından ilköğretimin ana sınıfından başlayarak üniversite eğitiminin sonuna dek zorunlu bir ders olarak alınmalıdır' diye de müfredata katkıda bulunur Akşahan. 'Çıkmaz Sokak' falan tanımaz. Der ki; 'Bir insan, çıkışı ancak kendisi bir çözüm üretebilirse bulabilir.' Sonra denemecilerin asal görevi olan 'Gerçeğin Sularında' sınar bizi. Ve sorar:'Gerçeğin aynasını kendisine tutabilme cesaretini gösterebilen kaç kişi var?' Sonucu şöyle bağlar:'Okumayan, araştırmayan, biat kültürüyle uyutulan toplumlar kendi gerçeklerinin farkına varamadıkları için kısa sürede yok olur.'

DU YU-YOR-MU-SUNUZ???

Deneme üstadı Salh Birsel'den alıntılarla örer yazısını. Şöyle ki: 'Hangi Çiçekle Analım Seni'de 'takvim yaşı ilerledikçe albümlere olan gereksinimlerin' arttığına dem vurur ve Birsel'e yaslanır:'Yazarlar anılarını anlatırken kendileriyle ilgili gerçekleri örtmeye önem verirler ama başkalarıyla ilgili gerçekleri açığa vururlar. Bunun için anılara başkalarının kusurlarını, küçüklüklerini, patavatsızlıklarını ve haksızlıklarını anlatan kitap gözüyle bakılsa yeridir.' Akşahan, kimi zaman 'Her geçen eksilen bir yaşam bizimkisi' diyerek hayıflanır, iç geçirir kendi kendine. Ve 'Beni en mutlu eden eylem yazmaktır, asla vazgeçemediğim' derken ne kadar mutludur bir bilseniz! Satırlardan taşar bu coşku! 'Demokrat Parti döneminde kapandıktan sonra eğitim sistemimiz bir türlü belini doğrultamadı' derken, bir gerçeği dillendirir ve çözümü Köy Enstitüleri'nin 'iş içinde, iş aracılığıyla, iş için eğitim' ilkesinin yeniden yaşama geçirilmesidir…Akşahan; 'günü ilgilendiren bir konuda yazmak olsa da yarın okunacak biçimde ele almaya çalışıyorum' der 'Her Şey Yarın' başlıklı denemesinde. Yazmak, hep yarın içindir…

İstanbul, 'gerçek bir insan mozaiğinin yaşadığı bir rantiye kenti'dir gözünde. 'Kuşku ile inanç'ı ikisini de 'ölçülü besleyebilirsek, yaşamımız o denli dengeli ve sağlıklı olur' derken, denenmiş-sınanmış bir uygulamasını paylaşır gibidir Akşahan. 'Ömür dediğin dinlediklerin kadardır' dese de ben 'ömür yazdıkların kadardır'da ısrarcıyım! Çünkü; söz uçar yazı kalır! Okumak-Yazmak, Yazmak-Okumak sarmalını bakın nasıl açıklıyor Akşahan: 'Yazarak okur, okuyarak yazarız. Her okuduğumuzdan yaptığımız çıkarsamalar bizi keyifli yeni yazı yolculuklarına hazırlar. Bunu başarıyla yapabilenlere de galiba okurunu en çok seven yazarlardır.'

Akşahan'ın denemeleri belli bir yaşın olgunluğunu, yol göstericiliğini taşıyor. Her denemesi, okurun da yazma isteği/arzusu uyandırıyor.

'Boyalı Kuşlar Irmağı'nın her biri yeni açılımlar sunan denemelerinde –çok azını aktardım- yüzmenizi öneririm. Ömer Akşahan'ın emeğine saygıyla…

________________

* Boyalı Kuşlar Irmağı, Ömer Akşahan, Tmolos Dergisi Yayınları:6, Deneme: 2, Birinci Baskı:Ağustos-2019, Ödemiş, 128 Sayfa.

Bakmadan Geçme