Bir İşletmeyi Nasıl Yersiniz!

Bana soracak olursanız, başlık bile yazının okunması için yeterlidir. E ama ben de sürekli size, şunu...

Bana soracak olursanız, başlık bile yazının okunması için yeterlidir. E ama ben de sürekli size, şunu yapın şöyle yararlı olur bunu yapın böyle yararlı olur diye diye sanki sizler bunları bilmiyormuşsunuz da ben söylüyor muşum gibi oluyordu. Son Polyanna Bükücü (!)

Ama bakın bence bugün yazdıklarımı da hepiniz biliyorsunuzdur ya ama olsun yine de ben siz bilmiyor muşsunuz gibi yazacağım (!). 'aramızda'

Neyse, kahvenizi alınız ve koltuğunuza rahatlıkla uzanınız lütfen (e bu durum herkes için geçerli değil tabi)

Sevgili dostlar, başlığımızdan da yola çıkarak. Ömrünün önemli bir bölümünü kendi firmaları hariç, önemli şirketlerde yönetici ve sistem kurucu olarak zamanını geçiren bendenizin çetrefilli işler ve zorlu insanlarla çalışmaktan zevk aldığım harici, şirketlerin nasıl ayakta duracağını bildiğim kadar nasıl da içten içe çökertileceğini de iyi bilirim.

Çünkü adını vermeyeyim, İzmir'de en son koordinatörlük yaptığım fabrikanın genel müdürünü, finans ve depo müdürünü bu yüzden tazminatsız atmışlığım vardır.

Efendim diyeceksiniz ki; 'Kuzeyli, bu da nereden çıktı?' E başta söyledim. Hep iyi, hep iyi, azcık da kötü olmak lazım, zira insanlarımızın çoğu deveyi dikenden hoşlanıyorlar(mış) anlayalı çok oldu (!)

Şimdi hep birlikte bir şirket inşa edelim; nesi olsun? İş yeri sahibi, birim müdürleri, onların elemanları ve bir de iş yeri sahibinin sağ kolu (genel müdür) – sağ kolunun sağ kolu falan. İşletmemiz ne üzerine olsun? Hımmmm toptan kırtasiye (daha önceki deneyimimden yola çıkıyorum)

Önce binamızın şemasını çıkaralım; asma katta işletme sahibinin odası, onun sağ kolunun odası (genel müdür), sağ kolun sağ kolunun odası (bu son zamanlarda adet olmuş, külliyen müsriflik ve büyük hatadır bence), asma kat kör noktalarda: birim müdürleri (satış, finans, depo) ve aynı birimlerin personellerin yerleri (zemin katta) olsun.

Hatta bundan beş yıl önce ünlü bir firmada ortaya çıkardığım vurgunu hikayeleştirerek anlatayım. Yoksa kendi şirket profilim bunların çok çok üstünde. Anlatacaklarımı insanlar yapacaklar, canlarına okurum (okudum da) her birinin. O yüzden gördüğüm ve bizzat yaşadığım şirketi anlatacağım size.

Şirket sahibinin güvendiği bir genel müdür (sağ kol) var. Genel müdürün güvendiği bir başka sağ kol, kendi egoları içinde debelenen satış müdürü, gözü kulağı etrafta olan finans müdürü, az maaşla çok iş beklenilen depo müdürü ve bunların alt kolları.

Gelelim bu şirketi batırma işlemine; şuna girmeyeceğim, biri neden ekmek yediği yere bunu yapar, neden kendine güvenen insanlara böyle davranır? Bu organizasyon oluşmaya başladığını biri dahi fark ettiğinde neden şirket sahibini uyarmaz, gerekeni yaptırmaz? Gerekeni yaptırsa da neden tekrar o insanların yine aynı görevlere gelmesine ön ayak olur ya da bu çarka kendide mi ortaktır? gibi gibi derinlere girmeye gerek yok.

Yapacağımız şey ortada, mevcut bir şirket var ve biz onun etinden sütünden yararlanacağız (!) Tanrım ya yazarken bile kendime sinir oldum valla, artık nasıl gerçek sandıysam bu 'şirket yeme işini'.

Genel müdürün uçandan kaçandan haberi olmak zorunda, doğru mu? Çünkü şirket sahibi de bütün raporlamayı ondan alıyor. Yani işletmenin her birimindeki müdürlerin yaptıkları raporlama, genel müdürde toplanıyor ve oradan da şirket sahibine belli aralıklarla sunumu yapılıyor. Genel müdür adına bunları da onun doğal olarak sağ kolu toparlıyor. Şirketimiz, toptan kırtasiye işi yapıyor demiştik. Küçük malzemelerin de olduğu, belirli aralıklarla depoların sayıldığı (sayılmalı), stok programı olmadan, yazılımlar olmadan içinden çıkılacak bir sistem değil. Dolayısıyla depoya giren her ürün sisteme girer, her çıkış da sistemden düşer (düşmeli).

Genel müdürümüzün bir sağ kolu var demiştik. Bunun yeri hasebi ile bütün olan bitenden haberdar olması pek normal. Dolayısıyla genel müdürünün ona güveniyor oluşu da çevreye caka satması için artı değerdir. Evvettt bizim bu minik sağ kol, depo müdürü ile de giderek yakınlaşır. Aralarından su sızmaz.

— 3 gelen malı niye 8 girdin ki sisteme?

—– Sıkıntı yok, çoğunlukla böyle zaten 'hayırlı olsun'

—- Anlaşılmaz mı?

—- Yok be, sen bana güven. Finans müdürü de bizimle.

Depo müdürü ve genel müdür sağ kolunun ilk işlemi başlamıştır.

Ha bu arada bu çalışanların en yenisi 8 yıllık. Düşünün çarkın yıl katsayısını. Firma, ben başladığımda 42. yılını kutluyordu. Zira bizim şirket sahibinin güveni, tüm personele karşı tamdı. Ama bir şeyler oluyordu ve girdilerle çıktılar hatta kazanç artacak yerde her yıl rutin rakam aralıklarında kalıyordu. E malzeme çok alıyoruz. Malzemeye kazancı vurunca çok yarısında (dedikleri anda ortak bir dostumuz sayesinde beni buldular. O kısmı yarın anlatmak isterim, zira bana ayrılan köşeyi yeteri kadar sıkıştırdım) diye düşünmeler başladı.

1) Ürün gelir girdisi yapılmaz, çıkışı da kayıtlarda olmaz. (depo müdürü, depo ön muhasebe elemanı, finans müdürü, karşı firma çalışanı)

2) Ürün 3 tane gelir, fatura 7 tane girer, kalan 5 ürün parası çarkta kim varsa pay edilir. (yukarıdaki aynı kişiler ve belki daha başkaları)

3) Ürün gelir faturada aynı gelir, depo sayımı hak getire, depo müdürü götürür, depodaki ön muhasebe elemanına da sus payı verilir. Genel müdür sağ kolu da çarkın kurucusu olarak hakkını alır. Ancak burada herkes bu zavallı sağ kolu çarkın kurucusu sanır, oysa genel müdür gereken noktalardaki zafiyetleri kendisine iletmiş, genel müdür hayali kurucu olarak arka planda yoluna devam etmektedir.

Şimdi ortada bir ürün var ve ondan nemalanan kişiler; görüp ses çıkarmayanlar, görüp pay isteyenler, vermezsen genel müdüre kadar giderim diye tehdit edenler, kimlerin daha bu işte olduğunu bilmeyen saf, adaletli insanların çarkın kurcusundan medet ummaları da işin en vahim tarafıydı.

Aslında burada ortaya şu çıkıyor; şirket sahibinin işinin başında ne kadar durduğu, kulağına gelenleri ne kadar önemsediği ve genel müdür olan kişiyi ne kadar kontrol ve takip ettiğidir.

Ben olaya el attığımda gördük ki bir sıçrar, iki sıçrar ama tarih gelir, 'keşkeler', 'inkrlar', 'başkalarının kellesinin alınması (mecazidir) yolunda kararlar verilir' Oysa şu unutulmamalıydı; şirket sahibi tarafından kulağa bir çınlama girdiyse domatesin çürüğü, zamanla bütün kasayı da çürütür. Bu, doğal bir gerçektir. Girdinin gerçek, çıktının hayali durumuna daha sıra gelmedi bile ama sanırım bir şirketi nasıl yiyeceğimizi biraz öğrendik. Ha bazıları var ki, bu anlattıklarımla ellerine su bile dökemem. Onlar duayendir bu konuda! 'Saygılar'

Bugünlük bu kadar dostlarım, yarın bu içimizdeki şebekeyi delillerle nasıl işten attığımı anlatacağım. Sevgiyle ve şansla kalın inşallah.

Bakmadan Geçme