Bir gezinin ardından

2009 senesiydi. TRT Radyosu’nda türkü programlarından biriydi. Aşıklar, ozanlar hakkında düzenlenen türkü akşamında soruyu bilene Afyonkarahisar’da...

2009 senesiydi. TRT Radyosu'nda türkü programlarından biriydi. Aşıklar, ozanlar hakkında düzenlenen türkü akşamında soruyu bilene Afyonkarahisar'da Korel Termal Otel'de iki gün üç gece iki kişilik tatil yapma ödülü vardı.

Türküleri zaten çok severim, radyo dinlemek de hobilerim arasındadır. 'Yarışmaya bir katılayım' dedim ama gerçekten isteyerek. Gece saat 22.00'de telefonum çaldı. İstediğim olmuş, yarışmayı kazanmıştım.

Ne sevinmiştim, ne kadar çığlık atmıştım şimdi bile bu satırları yazarken bugün gibi anımsıyorum sevgili okurum. Büyüklerimiz, 'Dileklerinize dikkat edin dua yerine geçer, gönlünüzden geçene dikkat edin kabul saatine denk gelir' derler. Bunu çok yaşamış biri olarak 'Amanın ne olur dikkat edin' diye de babaanneniz misali nasihat da etmiş olayım.

Afyon'a yola revan olmak için hazırlığıma başlamıştım tüm heyecanımla. Bu sevincimi kız kardeşimle paylaştım. 'Ablacım, her zamanki gibi komikliklerinden mi yoksa bu da' cevabını vermişti. İnandırasıya kadar ben çoktan yola çıkmıştım.

Seyahatim sırasında tanış olduğum Emine Teyze Hanım eksik olmasın 'Bir topancık et parçan olsun be kızcağazım! Evlen, barklan' diye hayatımın dersini anlatıyordu.

O anlattıkça hep ıskaladığım yuva kurma fikriyle aydınlanıyor, bir anda 'Nasıl vakit ayıracağım tencereye tavaya?' diyordum.

'Ne tenceresi evladım' diye parlattı gözlerini Emine Hanım, 'Şeyyy ayıptır söylemesi ben yemek yapmasını bilmem, hele tencere tava vs…bulaşıklar bana alerji verir ki' demiştim. 'Ahh evladım ahh! Sonra çok pişman olursun' demesiyle vedalaştık. Yalnız vedalaşırken daha önce hiç tanımadığım bu ak saçlı pamuk teyzeyle yıllarca dostmuşuz gibi sarıldık. 'Sana dua edeceğim' diye gözlerimin içine baktığı o anı da aradan onca yıl geçmesine rağmen unutamadım.

Epey bir zaman sonra dünya evine girdim. Çocuğum yok ama maşallah nur topu gibi bir kocam var. Mutfak hobisi olan, yemek yapmak gibi herkese nasip olamayacak hünerleri bulunan. Tencere, tava yıkamaktan da çok mutluluk duyan!

Eh, ne demişler, 'Yüce Allah, dağına göre kar verirmiş.' Şaka yapmıyorum, inanın şu an gerçekten ciddiyim ve kendi hayatımda 'Yok canım, hiç de olmaz' dediğim bir şey olmuş oldu. Demek ki bu hayatta mucizelere de yer var.

En son ne anlatıyordum ki hiç hatırlatmıyorsunuz, aşk olsun.

Lokumu ile meşhur Afyon'daydım. Korel Termal Otel'e giden dolmuşa atladım. Şehirden yarım saat uzakta, havası çok temiz bir beldeye inşa edilen otelin beş yıldızlı olduğunu görünce inanamadım. Daha önce hiç beş yıldızlı otelde bulunmamıştım. Dolmuştan inip otelin lobisine yürürken kırmızı halıda yürüdüğümü söylesem 'Yok daha neler demezsin' değil mi?

Şaşkınlığım had safhada, resepsiyondaki danışman hanıma kaydımı yaptırıyorum. 'TRT'nin türkü yarışmasını kazanıp geldim hehehehe. Yoksa nasıl gelecektim?' demedim tabii ki.

O akşam otelde bir düğün programı olduğu için bir tane bile valize yardım edecek kişi yok. Danışmadaki abla öyle söyleyip elime bir kart verdi. İyi ki 'Anahtar nerede kurban?' demedim, 'Az çok filmlerden yeni sistem kartla kapının açıldığını biliyorum ama nasıl olacak onu bilemiyorum' diye mırıldanarak asansörde de üç buçuk atarak odamın kapısına geliyorum. Gelmesine geldim de kapıya kartı sokuyorum ama nafile; tam bir trajedi. Kikir kikir gülmek ile için için ağlamak arasında araftaydım. Recep İvedik sinema filminden kalır yanım yoktu. Üzerime bir kal geldi, sinirden gülmeye başladım. İyi ki de gülmüşüm, 'Ne oluyor?' diye benim tarafıma bakan iki hatun bilirkişi, feryadımı hissetmiş gibi yardıma koştu. 'İlk zaman biz de sizin gibiydik. Alışıncaya kadar…' dediler ve tabii ki de onlar da kikirdeşti. Asansördeki halimi hiç anlatmayayım, hep deli hüp deli cinsinden. Efendim bir de aramızda kalsın sigara içmekten astım hastasıyım, nefes alamamak öyle korkunç ki… Sakın sigara içmeyin' diye yalvarabilirim.

Bir dakika, şöyle bir derinden nefesleneyim. Yazarken sanki o anları yaşadım da tırlatır gibi oldum. 'Affedersiniz' diyen garsonun sesi ile irkildim. 'İçeride program başlıyor, ne içerdiniz?' 'Yok, ben davetli değilim. Şey, radyodan ödüllü geldim de' dememle kız kardeşim yanımda bitti. Aldı mı bizi başka bir gülme!

Yemek saati 19.30'daydı. Yemekten önce bahçede yürümeyi tercih ettik. Birbirimize anlatacağımız çok şey vardı çünkü o sıralar Sübhan, tıp fakültesi son sınıf öğrencisiydi ve sınavları sonrası bu iki günlük harika tatilin kendisine ilaç gibi geldiğini anlatıyordu. Ben de o ana kadar başıma gelenleri…

'Ay ablacım alemsin vallahi' diyerek bana sımsıkı sarılması ve kısa da olsa kıymetli zamanımızı birlikte eğlenerek geçirmemiz, hatıra sandığımda biriktirdiğim en güzel anılardandır.

Benim güzel yürekli kardeşim Sübhan, bugün toplumuna hizmet eden kardiyolog.

Geçen yıl da kendisini evlendirdik.

Hayatta en büyük mutluluk, sevdiklerimizin mutluluğu sanırım. En büyük zenginlik de iyi ve anlayışlı bir aileye sahip olabilmektir. Toplumdaki derin çatışmaların, süregiden cinnet nöbetlerinin görünüşte olup da gerçekte varlık kazanamamış aile müessesesi sebebiyle olduğunu düşünüyorum. Hangi iyiliği yaparsak yapalım bahsettiğim mutlulukların şükrünü eda edemeyiz.

Hep iyilikle, sevgiyle ve de sevdiklerinizle güzel anılarda yolculuklar yapınız dileğiyle…

Bakmadan Geçme