Bir çocuk bir düş

İnsanın kendine ayırabildiği bir saat yahut kırk beş dakikalık bir zamanı olmalı. Ve günün ilk ışıklarıyla...

İnsanın kendine ayırabildiği bir saat yahut kırk beş dakikalık bir zamanı olmalı. Ve günün ilk ışıklarıyla uyanmalı.

Yürümeli yol boyunca.

Benim en sevdiğim şeylerden biridir bu.

Sabahın erken saatlerinde henüz pek çok kişi günün telaşıyla yollara düşmemiş iken yürümek. Gün içinde gürültü patırtı arasından bir türlü duyamadığınız kuşların ezgilerini dinlemek, insanı hem rahatlatır hem de huzur verir.

Çiçek kokusunu, geceden yağmur yağmışsa toprak kokusunu da içinize çekebilirsiniz. Yağmurlu anlardan sonra kaldırımlarda yüzlerce minik minik salyangozlara da rastlayabilirsiniz.

Böyle sabahlarda aklıma Sait Faik'in 'Son Kuşlar' öyküsü gelir. Henüz okumadı iseniz mutlaka okuyun derim. Türk yazınının en güzel öykülerinden biridir bence.

Hüzünlü bir öyküdür. Bu ezgisini dinlediğim kuşlar da son kuşlar mı acaba diye geçiririm. Zira her gün biraz daha toprağı, ağacı, börtü böceği yaşamımızdan uzaklaştırıyoruz. Belki siz de aynı soruyu sorar, bir yanıt bulma gayretinde olursunuz. Etrafınızdakilere dikkatlice bakar, Konstantin bunlardan biri mi ya da ne kadar da çoklar diye irdelersiniz.

Yağmur sonrası bir gün. Yine sabahın ilk saatleri. Bir kuşların sesleri duyuluyor. Etrafta üç beş avare köpek. Gah yürüyor gah durup birbirlerini izliyorlar. Az ilerde gözüme bir şey ilişiyor. İki pet şişe. Yerden yaklaşık kırk elli santim yukarıda.

Sağda solda, ötede beride çöp görmeye alışığız hepimiz. Pet şişeleri öyle havada görmek şaşırtıyor beni. Biraz adımlarımı sıklaştırıyorum.

Dört tane orta kalınlıkta çomak. Şu beyaz eşyaları paketlemede kullanılan köpüğe köşelerinden bağırılmış. Uzun kısımları üstte. Alt kısmı da bu çomaklarla toprağa sabitlenmiş. Birkaç avuç toprak dökülmüş üzerine köpüğün. Ve özenle düzeltilmiş. Tepeye de pet şişeler takılmış. En altta iki karınca yuvası.

Durup fotoğrafını çektim.

Yolun ortasında küçük bir yapı. Taş ve betondan değil. Sevgi, merhamet ve içtenlikle kurulmuş.

Mimarı ise kocaman bir yürek olmalı.

Kimin aklına gelir ki karıncaların da yağmurda ıslandığı.

Yuvalarının yağmur damlalarıyla bozulacağı.

Bu bir çocuk olmalı. Kocaman yürekli sevimli bir çocuk. Yüreğinde her şeye her canlıya yer var.

*

'Mutluluk nedir' diye sorsalar herhalde yanıtım, bir çocuğun baktığı yerden yaşama bakabilmek olurdu.

Çocukluk, pek çok insan için özlenen yıllar ya da yaşamın altın çağıdır.

'Affan dedeye para saydım

Sattı bana çocukluğumu

Artık ne adım var, ne yaşım

Bilmiyorum kim olduğumu' der Cahit Sıtkı dizelerinde.

Bütün güzellikleri oluşturanlar çocuk yürekli insanlar değil midir? En iyi dostumuz, en iyi arkadaşımız hep biraz çocukça davranmaz mı?

Çocuk gülüşleri aydınlatsın günlerinizi.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme