Bilmek yeter mi?
Rahmetli babam, insanlığın gidişatına dair endişelerimi fark ettiğinde: 'Oğlum! Telaş etme, kimse lokmayı burnuna koymaz. Herkes...
Rahmetli babam, insanlığın gidişatına dair endişelerimi fark ettiğinde: 'Oğlum! Telaş etme, kimse lokmayı burnuna koymaz. Herkes ağzına koyar.' demişti… Yani insanların az çok her şeyi bildiklerini tercihlerini; bildiklerine ve akıllarına göre değil; haz ve çıkarlarına göre yaptıklarını anlatmak istemişti…
Yaya geçidinde yeşil ışıkta geçerken kırmızı ışıkta geçen bir arabanın sürücüsünü uyardığımızda özür dilemek şöyle dursun pişkin bir tavırla cevabı 'Biliyorum!' oluyor…
Demek ki bilmek yetmiyor. Bilgiyi pratiğe dökmek gerekiyor. Sahip olunan doğru bilginin kendi haz çıkar ve konforumuza kurban edilmemesi gerekiyor…
İmam Mtürîdî, imn etmeyi kalbin tasdiki/onaylaması olarak tanımlar… Yani imnın bir bilgi konusu olmasının yanında imnı iman yapan onun içselleştirilmesi olarak açıklar…
Bugün birçok insan bir olan Allah'ın ve ahiretin varlığını biliyor… Ama yaşantısını bu bilgiye göre değil, kısa vadeli çıkarlarına ve hazlarına göre şekillendiriyor…
Firavun, Hz. Musa'nın Peygamber olduğunu bilmiyor muydu? Tabii biliyordu… O da lokmayı burnuna değil, ağzına koyardı… Ama Hz. Musa'nın Rabbine imn ettiğinde saltanatı ve ilahlığı elinden gidecekti…
Hz. Peygamberin amcası Ebû Leheb başta olmak üzere Mekkeli müşrikler Hz. Peygamberin doğru söylediğini biliyorlardı… Davetine icabet ettiklerinde iradelerini Allah'ın iradesine teslim edeceklerinden dolayı dünyevi çıkarları uğruna bu bilgiyi kalpleriyle tasdike dönüştüremediler…
Doğru bilgiye ulaşmanın son derece kolay olduğu günümüzde zor olan doğru bilgiye göre karar verebilmek ve davranabilmek…
Bir eylemin suç olduğunu bilmek mahkemede bizi kurtarmıyorsa, hayat bulmayan her doğru bilginin bizi kurtarması şöyle dursun bizim için hep pişmanlık olur…
Sahip olduğumuz doğru bilgiyi hazlarımıza, çıkarlarımıza ve dünyevi kaygılarımıza kurban etmeden içselleştirerek hayatla buluşturmanın vakti geldi de geçiyor… Hepimiz lokmayı ağzımıza koymada şaşırmazken tercihlerimizde niçin nefsimize aldanalım?