Beni bir köfte yap! Özne, yüklem ve nesne…
'Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan...
'Duygu ve düşüncelerimizi karşımızdakine aktarırken kurduğumuz cümlelerin açık ve anlaşılır olması, gereksiz unsurlar taşımaması, çelişkili anlatımlardan uzak olması ve dil bilgisi açısından doğru olması gerekir. Cümlelerimiz bu özellikleri taşımadığında, anlatım bakımından bozuk olur; iletişim tam olarak gerçekleşmez. Anlatım bozuklukları, anlama dayalı bozukluklar ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki temel başlıkta incelenir'
Bir cümlede meydana gelen olaya yüklem, işi yapana özne, işten etkilenene de nesne adı veririz.
Cümledeki 'i hali' nesneyi, 'e hali' yer tamlayıcısı adını verdiğimiz dolaylı tümleci belirtir.
'Bana bir köfte yap' ile 'beni bir köfte yap arasında' çok büyük fark vardır.
Ödemişliler bu i hali ile e halini karıştırırlar…
Bu kadar giriş yeter, sanki TYT sınavına girecek öğrenciler var karşımda!
Dil, temeli çok eski zamanlarda atılmış gizli anlaşmalar sistemidir.
Birdenbire bulunmamış ya da ortaya çıkmamıştır. Binlerce yıllık geçmişi ve gelişme süreci vardır.
Kurallar da öyledir yasalar da…
**
Toplumsal hayatımızı düzenleyen kurallara yasa diyoruz. Yazılı olanları da var olmayanları da. Hiç unutmam, ortaokulda bu kural ve yasa olayını anlatan öğretmenimiz, yazılı olmayan kurallara örnek verirken, 'Yasak yoktur ama kimse pijama ile sokaklara çıkmaz' demişti.
Aradan yıllar geçti. Kimse o eksi çizgili pijamalarla sokaklara çıkmıyor ama ben şu sıralar gençleri yatak eşofmanına benzer altlıklarla dolaştığına tanık oluyorum.
**
Her yasa yazılı değildir dedik.
Kaymakçı'ya gidip gelirken ESHOT araçlarını sık kullanmaya başladım. Neden gereksiz yere benzin harcayayım. Neden gereksiz yere cepten para harcayayım. Malum, parayı yerden toplamıyoruz.
ESHOT dedim ya! Bilmiyorum sizin dikkatinizi çekiyor mu? Bazı sapak ve kavşaklar sanki sadece taksi tipi araçlar için düşünülüyor. Bu sapak ve kavşakları tasarlayanların TIR ve benzeri araçları kullanarak buraları kullanmalarını ve şoförlerin ne kadar zorluk çektiklerini anlamaları isterim.
Bir atasözü şöyle der: Eşekten düşenin halini, eşekten düşenler bilirmiş.
Örneğin, Kaymakçı yönünden gelirken Yolüstü girişi, Hulusi Uçaçelik köşesi ve Sefa Kavşağı… Hele buralarda kural tanımadan araç park edilmiş ise…
Bir de şu hız kesmek amacı ile yapılan ve adına kasis denilen yükseltiler… Sanki araçların alt takımları bozulsun diye özellikle yüksek yapılıyor.
Ve kaldırımlara dikilen direklerle; elektrik, telefon veya doğalgaz kutuları. Sanki yayalar geçmesin diye yapılıyor. Hani, yüklem, özne ve nesne uyuşmazlığı dedik ya!
Yapan ve kullanan aynı kişi olursa sanıyorum bu uyumsuzluklar daha aza iner.
Yani, önce 'Beni bi köfte yap' diyeni kıyma makinesine atmak gerekiyor. Sonra da soğanla yoğurmak…
Herhalde yine en doğrusu bu yörede: Bene bi köfte yapbe bilader…
İster bana anla isterse beni!