Başarıya götüren aile

İki haftadır sizinle 'sınav kaygısı'nın farklı alt başlıklarını paylaştım. Bunlar 'Sınav kaygısı nedir?' ve 'Öğrenciler, belirli...

İki haftadır sizinle 'sınav kaygısı'nın farklı alt başlıklarını paylaştım. Bunlar; 'Sınav kaygısı nedir?' ve 'Öğrenciler, belirli bir seviyedeki bu kaygı hakkında neler yapabilir?' idi. Bu hafta da konuyla ilgili olarak aileye düşen görevlerin neler olduğu hakkında bilgi vereceğim.

Anne-baba olmak, dünyanın en zor mesleği. Durmaksızın çocuklarınız için çabalıyorsunuz. Emekliliği yok, sigortası, primi de. Çocuklarınızı yetiştirirken ister istemez en çok da sağlıklarından sonra eğitimlerini önemsiyorsunuz. Çünkü gelecekte rahat ve konforlu yaşayabilmesi için iyi bir mesleği olmasını, o iyi meslek için de iyi bir eğitim almasını zorunlu görüyorsunuz ki yanılıyor da sayılmazsınız.

Eğitim sistemimiz gereği sınavlar, çocukların geleceği için oldukça önem taşıyan parçalar. Bu parçalara hazırlanmak ise tam bir takım işi. Bu takım; aile, çocuk ve okul üçgeninden oluşuyor. Ailenin sınava yüklediği anlam, çocuğun sınavdaki başarısını etkileyen bir tutum. Fakat burada önemli olan, ailenin bu tutumu nasıl sergiliyor olduğu. Bazı aileler, günlük rutinlerinden çıkarak televizyonu kaldırıp interneti iptal ettirme, misafir kabul etmeme gibi birçok yöntemi kullanıyorlar. Bu davranış kalıpları, çocukların belki daha çok ders çalışmasını sağlıyor olabilir ama zaten önemli olan çok çalışmaktan ziyade verimli ders çalışabilmektir. Kaldı ki ailenin bu tarz tutumu, çocuğunun daha da stres hissetmesine neden olabilir. Sonuç itibariyle çok da doğru olan davranış kalıpları değildir.

Peki nasıl olmalı derseniz? Öncelikle, çocuklarınız onları koşulsuz sevdiğinizi bilemeliler. Bunu onlara bir şekilde geçirebilmelisiniz. Sınav ve sınavdaki başarısının bu sevginin öncülü ya da ölçütü olamayacağını hissettirmeye çalışmalısınız. Ayrıca olumlu ve sağlıklı aile içi iletişim kurabilme de önemli. Siz sınav hakkında ne kadar rahat cümleler kurar ve davranışlar sergilerseniz çocuğunuz da o ölçüde rahat bir sınav geçirir.

Ayrıca çocuğunuzu bu konuda motive etmek istiyorsanız ona geçmiş başarılarını hatırlatabilir ve başarısızlıkları ve yetersizlikleri hakkında da yapıcı eleştirilerde bulunabilirsiniz. Ve lütfen çocuğunuzu başkaları ile kıyaslamayın. Çocuğunuzu kendi yetenek, bilgi ve becerileri çerçevesinde değerlendirin.

Sonra çocuğunuzla kendinizi bir tutup aldığı başarısızlıklarla üzülerek 'Ben senin yaşındayken' ya da 'Senin avantajlarına ben sahip olsaydım'lı cümleleri çocuklarınıza sarf etmeyin. Sizin zamanınız sizi, bu zaman onları ilgilendirir. Eğer çocuğunuz, sahip olduğu olanakları değerlendiremiyorsa ya olanakları sunuş biçiminde ya olanak tipinde ya da öğrencinin değerlendiremiyor olasına yönelik bir sorun vardır. Size önerim, oturup nerede bir sıkıntı olduğunu gözden geçirmenizdir. Gerçekten de bir yerde sıkıntı yoksa çocuğunuzun kapasitesi budur. Lütfen bundan dolayı kendisini sorumlu tutup yetersiz ve utanmış hissetmesine neden olmayın.

Ek olarak çocuğunuzun sağlıklı ders çalışabilmesi için fiziksel koşulları ona sağlayın. Ders çalışmıyorsa kendinizi ve çocuğunuzu cezaya sürüklemeyin. Şunu unutmayın, bu çocukların hakikaten çok ciddi bir sınav tempoları var ve bu tempo içinde zaman zaman sıkılıp çalışmak istememeleri oldukça normal. Böyle zamanlarda anlayış gösterin ve ilgisini ve enerjisini aktarabileceği farklı alanlar sunmaya çalışın. Sonrasında kendi aranızda bir anlaşma yapın ve bu anlaşmayla ne zaman ders çalışmaya tekrar başlayacağı konusunda teyitleşin.

Son olarak, sınav sadece sınavdır. Tekrarı mümkündür. Aynı zamanda değerlendirilebilecek bir imkandır fakat son şans hiç değildir. Dolayısıyla ebeveyn olarak çocuklarınızdan beklentiniz; çocuğunuzun potansiyeli ile paralel bir hedef, bu hedef doğrultusunda çocuğunuzun keyif, azim ve çabayla çalışması, eğer bu hedef gerçekleşemezse sürecin devam ettiği ve değerlendirebilecek başka fırsatların da olduğu konusunda çocuklarınızı telkin etmenizdir.

Her şeyin gönlünüzce olması dileği ile…

Bakmadan Geçme