Barışmak!

CNN Türk'te Ahu Özyurt'un sunduğu Türkiye'nin Gündemi programının geçen haftaki bölümünde 'yeni devlet' tartışması yaşandı. Programın...

CNN Türk'te Ahu Özyurt'un sunduğu Türkiye'nin Gündemi programının geçen haftaki bölümünde 'yeni devlet' tartışması yaşandı. Programın konuklarından (eski ve yeni sıfatlarını yazmıyorum) Ayhan Oğan, herkesin anlayacağı açıklıkta 'Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan'dır' dedi.

Doğal olarak Oğan'ın bu sözleri büyük tepki çekti.

Tepkilerin ardından Oğan, yeni bir açıklama yaparak, sözlerinin saptırıldığını söyledi.

Oysa söyledikleri gün gibi ortada idi. Toplum, karpuz gibi ortadan ikiye bölündü desek yeridir. Kimi tepki gösterdi, kimi tepkilere rağmen savundu, kimi de ne diyeceğini bilemedi.

Benim anlayamadığım, 'Allah bu millete bir daha yeni bir milli marş yazdırmasın' diyen çevreler, yeni devlet açıklamasına yeteri kadar tepki göstermedi. 'Bekle gör'den sonra… Bu devletin yeni marşı olmayacak mı!

Kimi vekiller devamsızlık yaptıkları gerekçesi ile vekillikten düşürülürken Oğan'a herhangi bir soruşturma açıldı mı bilemiyorum.

**

Yine geçtiğimiz günlerde Beşiktaş ile Konyaspor arasında oynanan kupa maçında yaşanan olayları biliyorsunuz.

Ben şahsen futbolu izlemiyorum. Yani takip etmiyorum.

Çünkü futbol; amatör bir spor dalı olmaktan çıkmış, profesyonel bir sektör haline gelmiştir. Bu sektöre hizmet etmemek adına takip de etmiyorum, seyir de etmiyorum. Takım adlarının başlarına getirilen ve stadyumlara verilen firma adlarını düşündüğünüzde bunu daha net görebiliyorum.

Yeri gelmişken yazayım, devlet kurumlarının da futbol takımlarından çekilmesi gerektiğine inanıyorum. Buna geçen yazımda belirttiğim gibi Milli Takım da dahildir.

Eğer vatandaşın vergileri ile Milli Takım'ın teknik direktörüne milyarlarca liralık maaşlar veriliyor, vatandaş da bunu sorgulayamıyorsa…

En alttan başlarsak: Örneğin Tire ve Ödemiş belediyeleri halktan topladıkları vergi ve zoraki bağışlarla şampiyonluk yarışı yapacağına, ilçe gençlerinin spor yapabilmesi için altyapıya yatırım yapmalıdır diyorum.

Konuyu dağıtmayalım.

Futbola, ticaretin yanında terör ve siyaset de karışmıştır.

Sahaya atılan bıçaklar, çok sayıda yanıcı ve patlayıcı madde. Maç sırasında bir taraftarın sahaya girmeye çalışması. Maçın bitimi ile birlikte Konyasporlu taraftarlar tribündeki tel örgüleri aşarak sahanın içine akın etmesi.

Yorumlara baktığımızda facianın eşiğinden dönülmüştür.

Eğriye eğri, doğruya doğru konuşmak gerekir. Beşiktaş'ın Çarşı taraftar grubunun farklı bir yapısı vardır ve zaman zaman ülke sorunları ile ilgili özgün tepkileri olur.

Özel durumlar karşısında belki hoş görülebilir ama her maça Atatürk pankartları ile girip, 'Türkiye laiktir, laik kalacak' diye slogan atmanın da alemi yoktur bence.

Atatürk sevgisi ile laiklik duyarlılığı, bence siyasi platformlarda gösterilmelidir. Orası bir futbol maçıdır, siyasi bir miting alanı değildir.

Bu tespiti yaptıktan sonra, 'İzmir Marşı karşısında tekbir getirmek ve 'Kahrolsun PKK' diye bağırmak da neyin nesi oluyor?' diye sormak istiyorum. Tamam, bir parti bu ulusal marşı referandum süresince kullanmış ve 1923'e gönderme yapmak istemiştir. Fakat bu Rum, Ermeni, Suriye, İran veya Yunan marşı değildir ki karşısında tekbir getirilsin! Hem olsa ne olur!

Ne oldu bu memlekete!

**

Yer adı vermeyeyim… Önceki gün evin bahçesinde kahvaltı yaparken biri başörtülü, biri de sakallı 20 yaşlarında kotlu iki genç, bahçeden içeri girerek evin fotoğrafını çektiler. Boyunlarında birer kart asılıydı. 'Hayırdır' dedik doğal olarak.

Biraz umursamaz bir tavırla, 'Belediye'den geliyoruz, adres tespiti yapıyoruz' dediler. Kapının numaralı olan bölümün fotoğrafını çekip, sıradaki binaya geçtiler. Açıkçası faturalarda başka, sokakta başka numara yazınca pek sesimi çıkarmadım. Bu fotoğrafı ben evde yokken de çekebilirler diye düşündüm.

10 dakika sonra az ilerde bir gürültü, bir kıyamet. Bağırış çağırış…

Bir ev sahibi, gelenlere karşı çıkıyor özel binaya giremeyeceklerini söylüyordu. Fişlenme, özel mülkiyet falan derken vatandaş, iki gencin fotoğraf çekmesine izin vermedi. Derken tartışma büyüdü itiş kakışın ardından iş polis çağırmaya kadar vardı.

Anlaşıldı ki incir çekirdeğini doldurmayacak bir tartışma idi yapılan. Sonra ne mi oldu!

Taraflar birbirlerinden özür dilediler, polis de tutanak tutmadan geri döndü.

Toplumun sinir katsayısı artmış durumda. Tahammül kalmamış. Saygı ve sevgi yok. İnsanlar birbirlerine düşman gibi.

Biri yeni devletten bahsediyor… Birileri stadyumları arena gibi kullanıp siyasi güreş yapma sevdasında… Bir TV programında, 'namaz kılmayanlara ne yapılması ile ilgili' dehşet veren tartışmayı bir cümle ile hatırlatıyorum.

İnsanlar da bir görevli gibi davranmayınca ister istemez sokaklarda 'ne oluyor' gerginliği…

Geçen yazımda 'çatışma'dan bahsetmiştim, bu yazımı 'barışma' ile bitirelim.

Gerçekten büyük bir toplumsal barış hareketine ihtiyacımız var…

Bakmadan Geçme