Ayhan Kökmen dostum için…
Bazı yazılar kolay yazılmaz. Bu da onlardan biri olacak. Çalışkan, mesleğine âşık, insan sevgisiyle dolu, yönettiği...
Bazı yazılar kolay yazılmaz. Bu da onlardan biri olacak.
Çalışkan, mesleğine şık, insan sevgisiyle dolu, yönettiği okul için çırpınan, bunun yanı sıra evlatları için de çırpınan bir öğretmen, bir eş ve bir baba artık aramızda yok… Herkesi, tanıyan tanımayan herkesi ilk duyduğunda şok edici bir olay yüreğimizi dağladı, un ufak olduk. İsyan ettik, ağladık, bağırdık çağırdık ama hepsi nafile. Ayhan Kökmen hocam, artık o gülen yüzüyle beni telefonla arayamayacak…
Olayı duyduğum günün gecesinde bu satırları yazarken her zaman arayıp sorduğum bir dostumu daha yitirmenin derin acısını sözcüklere dökmeye çalışıyorum. Ne zor şey!
1973-1999 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı'nın çeşitli kademelerinde müdür ve öğretmen olarak görev yaptım. Ne yurt içinde ne yurt dışında görev başında öğrencileri tarafından öldürülen bir müdür duymadım. Elbette öğrenci-öğretmen, öğrenci-yönetici arasında adli olaylar yaşanmıştır. Fakat elinde tüfekle, kabadayıca bir okul müdürünün makamında canice yok edilmesine ilk kez tanık oluyorum.
Ayhan Kökmen, öldürülmeden iki gün önce beni okulunda 9. sınıf öğrencileriyle buluşturmuş, öğrencilerle keyifli bir söyleşinin ardından da birlikte öğle yemeği yemiş; o yemekte her zaman olduğu gibi eğitim sorunları üzerine konuşmuştuk. Okulda yeni açtığı Gıda Teknolojisi bölümü için yaptırdığı mutfağı göstermişti. Ayhan Kökmen'in bu öğretim yılında iki erkek evladının biri lise sonda, küçüğü de ortaokul sonda okuyor. Onların kaosa dönüşen sınav sistemi üzerine yaşadıkları travmayı nasıl üstesinden gelmeye çalıştığını anlatmıştı sevgili Ayhan.
Kendisini Ödemiş Ticaret Meslek Lisesi'nde müdür yardımcısıyken tanımış ve kısa sürede kaynaşmıştık. O yıllardan bu yana zaman zaman buluşur, birbirimizle pozitif paylaşımlarda bulunurduk.
Bir insan olduğu kadar bir eğitimci olarak böyle bir değerimiz kolay mı yetişiyor sanıyoruz? Biz ilkokula girdiğimizde 'Eti senin, kemiği benim' mantığına sahip babalarımız sayesinde okulda yaşadığımız dayak olaylarını eve taşıyamazdık. Dayak doğru mu? Elbette değil, savunmuyorum. Ama ben de yeri geldi öğrenci dövdüm. Ayhan hocama kurşun yağdıran genç, tasdikname ile okuldan uzaklaştırma cezası almış. Bu ceza, eskiden beri var. Her tasdikname alan öğrenci, müdürünü ya da öğretmenini öldürmeye kalksa toplum ne hale gelir?
Gazete ve televizyonlarda her gün yaşanan cinayet olaylarını, kolay silah satın almaları, seri öldürme girişimlerini göre göre daha nereye doğru varacağız dersiniz?
Kaymakçı, küçük bir belde. Şimdi bu olaya bizzat tanık olan, gören ve silah sesleriyle sevgili Ayhan'ın kanlar içindeki varlığıyla karşılaşan diğer yöneticiler, öğretmenler, hizmetliler ve en önemlisi öğrenciler, bu travmatik olaydan kendilerini nasıl kurtaracaklar? Nasıl bir duyguyla okula gelecekler? Onları yeniden okula hiçbir şey olmamışçasına güle oynaya getirecek rehabilitasyonu kim verecek? Anneler, babalar ve okul çalışanları, bundan sonra nasıl sağlıklı karar alabilecekler, hiç düşündünüz mü?
Ben sevgili Ayhan kardeşimin gittiğine mi yanayım, geride bıraktığı acılı ailesine mi, yiğitçe çalıştığı, hatta adam ettiği okuldaki öğrencilere mi yanayım?
Bir süre önce küçük Ceylin için koca bir ülke yas tutmuştu, tutmuştuk. Bu ikinci olay karşısında bence tüm eğitim sendikaları ortak bir tavır alarak bu menfur cinayeti kınamalıdır. Öğretmenlik mesleğinin daha fazla ayaklar altında ezilip yok edilmesine karşı çıkılmalıdır. Yoksa bundan cesaret alan daha başka olaylarla karşılaşmayacağımızı kimse söyleyemez.
Eğer Milli Eğitim örgütünde 'vefa' denen bir kavram halen varlığını sürdürüyorsa, onlardan tek bir dileğim var: Eğitim Şehidi sevgili Ayhan Kökmen'in adı, şehit edildiği okula derhal verilerek ölümsüzleştirilmelidir. Bu; hem bir ahde vefa, hem görev yaptığı Kaymakçı halkının ona bir şükran borcu olarak hep toplumsal bellekte yaşaması demektir. Giden değerlerimiz gittikleri ile kalmamalı, bu ve benzeri olayların faillerine hak ettikleri en ağır ceza verilmelidir. Büyük bir yara almış olan toplumsal vicdanımızın -alınacak bu tür tedbirlerle- sızlaması belki yavaşlayabilir. Belki isyanımıza dur denebilir…