Ateşin Düştüğü Yer: Kufra
II. Abdülhamit, birlik ve beraberliğin zaafa uğradığı buhranlı bir dönemde, 31 Ağustos 1876'da tahta çıkar. 13...
II. Abdülhamit, birlik ve beraberliğin zaafa uğradığı buhranlı bir dönemde, 31 Ağustos 1876'da tahta çıkar. 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması'yla düşman devletler, Osmanlı topraklarını işgal planlarını devreye sokar. Berlin Antlaşması'yla Kıbrıs'ın yönetimi, geçici olarak İngilizlere, Bosna-Hersek'in yönetimi de Avusturya'ya kerhen bırakılır.
1881'de Fransa Tunus'a, 1882'de de İngiltere Mısır'a bir oldu bitti ile el koydular; Bulgarlar da 1885'te Doğu Rumeli eyaletini işgal ettiler. 1908 yılında II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Bosna-Hersek'i işgal etti. Aynı gün Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti. Bir gün sonra da Girit, Yunanistan ile birleştiğini açıkladı. II. Meşrutiyet seçimleri, etnik mücadeleye dönüşerek bu durum meclise taşındı. Türk unsuru, mecliste azınlıkta kaldı.
II. Abdülhamit'in 1909 yılında tahttan indirilmesinden sonra patlak veren Balkan Savaşları başladı. Akabinde 1914'te Osmanlı için felaketle sonuçlanacak Almanya güdümlü I. Dünya Savaşı'na girildi. Aslında savaşa girmek, koca bir devleti sonu meçhul bir akıbete götüren kötü bir öngörüydü.
Bu süreçte Osmanlı toprağı olan Libya, 1911'de İtalya tarafından işgal edildi. Libya halkı, direnişini 1912'de başlayan Balkan Savaşları'na kadar Osmanlı desteğinde yürüttü. Ömer Muhtar'ın liderliğinde İtalya'ya karşı başarılı olan Libya halkı, 1914'te Osmanlı'nın I. Dünya Savaşı'na girmesiyle halifenin yanında yer alarak Mısır'da bulunan İngilizlere karşı da savaşa girdi. Zaten mühimmat desteğini Mısır üzerinden İngilizlerin göz yummasıyla alan Libyalılar, mühimmat desteği olmadan iki cephede savaşmak zorunda kaldı.
Nihayetinde Ömer Muhtar'ın karargahı olan Kufra şehrinin düşmesinin ardından ülke, tamamıyla İtalya'nın kontrolüne girdi. Ve Ömer Muhtar, 1931 yılında İtalyan hükümetince idam edildi.
II. Dünya Savaşı'nın acıları, sadece Anadolu'da değil, İtalyan askerlerince işgal edilen Libya'nın Kufra şehrinde de yaşandı. Vahşeti, yaşayan bir görgü tanığından dinleyelim:
'Üç ayrı yönden, üç ayrı birlikle üzerimize saldırdılar, tanklar ve ağır toplarla… Uçaklar alçaktan uçuyor, evleri, camileri, hurmalıkları bombalıyorlardı. Eli silah tutan sadece birkaç yüz kişiydik biz. Geri kalan kadın, çocuk ve yaşlı insanlardı. Şehri ev ev, sokak sokak savunmaya çalıştık ama onlar o kadar güçlüydüler ki sonunda el-Havari mevkiinde kısılıp kaldık. Tüfeklerimiz tanklara, zırhlı kamyonlara kr etmiyordu. Onun için bizi ezip geçmeleri, fazla vakit almadı. Ancak birkaçımız kurtulabildik. Ben, kendimi hurmalıklara atıp İtalyan hatlarını aşmak için fırsat kolladım. Orada yüzükoyun uzanmış yatarken İtalyan askerlerinin kirlettiği kadınların seslerini duymamak için kulaklarımı kapatıyordum. Ertesi sabah yaşlı bir kadın, bana ekmek ve su getirdi. Bana İtalyan generalin halkı Seyyid Muhammed el Mehdi'nin kabri başında toplayarak Kur'an-ı Kerim'i paramparça ederek ayakları altında çiğnediğini ve 'Haydi çağırın da bedevi peygamberiniz yardımınıza gelsin!' diye bağırdığını anlattı. Sonra aynı general, sahadaki tüm hurma ağaçlarının kesilmesini, su kuyularının toprakla kapatılmasını emretmiş. Ertesi gün de şehrin ileri gelen alimlerinden bazısını uçağa bindirerek uçaktan aşağıya atmışlar. İkinci geceyi kadın çığlıkları ve askerlerin kahkahaları ile tüfek patlamaları içinde geçirdim. Kadınları önce kirletiyorlar, sonra da katlediyorlardı. Gece yarısı toprakta sürünerek oradan uzaklaştım. Çölde başıboş bulduğum bir deveye binerek kurtuldum.'