At gözlüğü

“Olayları dar bir bakış açısı ile değerlendirmek” Sözlükler şöyle diyor: “Olaylara at gözlüğü ile bakmak ifadesi...

'Olayları dar bir bakış açısı ile değerlendirmek'

Sözlükler şöyle diyor: 'Olaylara at gözlüğü ile bakmak ifadesi; bir kişinin bir olaya tek açıdan baktığını, ona etken olan diğer olayları veya faktörleri göremediğini veya görmek istemediğini anlatmak için kullanılır.'

Aslında atlar için takılan 'gözlük'; şekil olarak bile gözlüğe benzemez, onların görüş yeteneğini arttırmak için değil, aksine azaltmak için kullanılır. Bu açıdan bildiğimiz gözlük değildir ama göze takıldığı için ona da gözlük denmiştir.

Bir yerde okumuştum: İnsan, ilk önce Ren geyiğini evcilleştirmiş. Sanıyorum at da en önce evcilleştirilen hayvanlar arasında yer alıyor.

Bilim kitapları şöyle devam ediyor: 'Canlıların gözlerinin algılayıp beyine bildirdikleri üç ana husus vardır. Biçim, renk ve mesafe. Özellikle avcı olmayan otobur hayvanlar için tehlikeyi uzaktan sezip iyi bir mesafe tahmini yaparak kaçabilmek çok önemlidir. Atlar, her iki yandaki gözleri sayesinde hem önlerini hem de arkalarını görme yeteneğine sahiptirler. Ne var ki gözleri, birbirlerinden çok uzaktadırlar. Bu da at için cisimlerin mesafelerini tespit bakımından büyük bir zafiyet yaratır. At, arkasından ya da yandan yaklaşan tehlikeyi görür ama tehlikenin ne kadar yakın veya uzakta olduğunu kavrayamaz. Nesneleri neredeyse iki misli büyük gören at, tehlikeyi olduğundan yakındaymış gibi algılar. Bu nedenle sürekli endişe içindedir.

Yarış atlarına koşu sırasında yandaki hemcinslerinden ürkmemeleri için yan taraflarını görmelerini engelleyecek gözlükler konulurken at arabalarını çekenlere sadece önlerini görmeleri, diğer yönlerde olan hareketlerden etkilenmemeleri için gözlük takılır. Yani at gözlüğü ile bakmak, insan için olumlu bir davranış değildir ama atlar için durum farklıdır.'

Konuyu Dep(Ek)rem şeysİ'ne getireceğim.

Konuyla ilgili açıklamasını dinlemedim ve okumadım. Merak da etmedim… Çünkü aşağı yukarı ne söyleyebileceğini tahmin ediyorum.

Belki ön yargı diyeceksiniz ama ben bazen böyle ne olduğunu bildiğim şeyleri merak etmem. Örneğin; tiyatroya gider, izlemeye gelenlerle kapıda sohbet eder, herkes girdikten sonra eve dönerim.

Evet, yakışık almadığını ben de kabul ediyorum… Keşke kayak elbiselerini giyip kaymasaymış. Keşke sadece ailesinin yanında dinlense imiş. Hatta TV'de deprem haberlerini izliyor fotoları verseymiş.

Bizim ülkemiz ne yazık ki böyle.

Sanıyorum hakkında yazmayan kalmadı.

Kanal 7'de iken değil ama bir aralar okur ve çoğunlukla beğenirdim; Ahmet Hakan'ı artık takip etmiyorum. Çünkü Hürriyet'te yazamazsınız. Bence adama yazdırırlar.

Acun bile bakana yaptığı ciddi espri ile sosyal medyanın gündemine otururken programlarına devam etti. Yani deprem olmuş, insanlar ölmüş ama herkes şarkısı söylemeye devam etti.

Çünkü alınması gereken reklam gelirleri var…

E-Sosyal medyada yazdım: 'Dep(Ek)rem şeysİ / Kimse sahici olanı sevmiyor! Herkes Cuma'da görünmek istiyor…'

Veli Çöker'in bile serbestçe gezdiği bir ülkede yapacağını yapan bir belediye başkanı, ailesinin tatil yaptığı yere gitmiş de ne olmuş yani!

Ama aydınıyla, muhafazakarıyla halkımız istiyor ki tabut omuzlasın… Yardım erzaklarını ailelere teslim ederken görüntü versin. Vergilerin nereye harcandığını soranlara 'utanmaz' desin…

Soner Yalçın şöyle yazmış:

Aslında diyorlar ki İmamoğlu'na: 'Tak yüzüne maske, sen de bu sahtecilik oyununa katıl!'

Baksanız o sahtecilik bekleyen çoğu siyasetçinin veya gazetecinin ailelerine, hemen hepsi de tatildedir. Ama Cuma namazı görüntüsü verirler.

Yazım, sadece İmamoğlu'nin tavrına değil.

Ne demiş Murathan Mungan?

'Yaktın gemilerimi / Dönüş yok artık geri / Tak etti canıma bu maskeli balo / Bu maskeli balo / Ve onun sahte yüzleri'

Yazılacak, konuşulacak, sorgulanacak ve eleştirilecek o kadar konu varken…

**

Bayrak meselesine gelince. O bir faşist provokatör… Yazmaya değmez…

Peki başkanı 'Vergi kaçırmak ile vergiden kaçınmak aynı şey değil' diyen Kızılay! Onu da başka zaman yazarız…

Bakmadan Geçme