Amca Sen Çöpçü müsün?
Bir ilkbahar mevsimiydi, -hangi yıl anımsamıyorum- hafta sonu ailecek Gölcük orman içi piknik alanında piknik yaptık....
Bir ilkbahar mevsimiydi, -hangi yıl anımsamıyorum- hafta sonu ailecek Gölcük orman içi piknik alanında piknik yaptık. O piknik günü yanımızda getirdiğimiz yiyecek içecekleri tükettikten sonra sıra, çer çöpü toplamaya gelmişti. Haliyle bu güzelim doğal ortamda hayvanların bile yapmadığını biz mi yapacaktık? Aldım elime poşeti, toplamaya başladım.
Yakınımızda bir başka aile de piknik yapıyordu. Ailenin tahminen dört yaşlarında bir oğlu da vardı. Çöpleri toplamaya başladığımı gören o çocuk yanıma geldi. Meraklı bir yüz ifadesiyle bana:
-Amca sen çöpçü müsün, demez mi?
O an, onunla yaptığım iş üzerine uzun bir nutuk atacak konumda olmadığımdan kısaca çöplerimizi toplamamız gereğini kısaca belirtip işimi sürdürdüm.
Yaşanan bazı olaylar kolay unutulmuyor, unutkanlığım dillerde olsa da! Bu olay da o unutulmazlar arasına çoktan girdi. Çünkü konu öyle unutulacak türden değil; her gün ülkenin her yerinde yaşanan çöp sorunu, hemen her ortamda bir yönüyle ele alınıp kamuoyuyla paylaşılıyor. Yerel yönetimlerin en önemli görevleri arasında temizlik konusu yer alıyor. Bilim insanları, sanayi ve evsel atıkların doğaya nasıl geri kazanılacağı üzerine yeni tezler geliştiriyor.
Çevrecilik Bakanlığı, en üst örgüt olarak ülkenin tümünü ilgilendiren konularda eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının yanı sıra yasal düzenlemeler konusunda kendine düşen görevleri yerine getirmeye çalışıyor.
Zaman zaman görev yaptığım yıllarda Almanya'nın çöp konusunda yurttaşlara ne tür yükümlülükler getirdiğini bizzat yaşayarak öğrendim. Kısaca ona değinerek, yine başa dönerek konuya eğitimci penceresinden nasıl göründüğünü anlatacağım.
Oturduğum apartmana ait iki plastik çöp bidonu vardı. Biri yeşil, öteki siyah renkli. Yeşil bidona mutfakta biriken biyolojik evsel atıkları kraft kağıt içinde çöpe koyardık. Kraft kese kağıtları da marketten satın almak zorundaydık! Siyah çöp bidonunaysa kağıt, metal vb. geri dönüşüme gidecek türleri atardık. Ancak bir evden sadece bunlar çıkmazdı elbette. Almanya'da kaldığım beş yıl boyunca hiç çeşme suyu içmedim. Toptancıdan kasa kasa adını 'Mineral Wasser' denen mineralli su alıp içtik. Dolayısıyla bu şişeleri geri vermeyip çöpe atmamız gerekiyordu. Bu konuda da belediye kent meydanında üç renkli (yeşil, kahverengi, beyaz) konteyner koymuş. Aracımla gidip evde biriken şişeleri renklerine uygun konteynıra atmak zorundaydık.
Yine yaşadığım kasaba Arnstorf'ta çarşamba günleri minik bir pazar kurulurdu. Çiftçiler, ürettikleri lahana, pırasa vb. ürünleri tezgahta satardı. Pazarın bitiminde bütün pazarcılar yanlarında getirdikleri çöp torbalarına biriktirdikleri çöpleri toplayarak geri götürmek zorundaydılar.
Bavyera, büyük çiftliklerin olduğu geniş arazilere sahiptir. Bu arazilerin toprağı, bizim Küçük Menderes toprağına benzemez. Özellikle kışa doğru hasat döneminde devasa tekerlekli traktörler, tarlada işlerini bitirdikten sonra asfalta çıktıklarında tarlanın yapışkan toprağını doğal olarak asfalta taşır. Böyle olunca asfalt zemin çamurlaştığı için trafiği de tehlikeye düşüreceği gerçeğinden hareketle asfalttaki çamurların temizlik işi, bir kamu görevi olmayıp bizzat çamuru asfalta taşıyan tarafından temizlenmesi zorunluluğu getirilmiş.
Almanya'nın neresine gidilirse gidilsin sokak ve caddelerin temizliği, gözünüze ilk çarpan şeydir. Yere tükürene, sigara izmariti atana hiç rastlamadım.
Bir toplumu ayakta tutan en temel dayanak, toplumsal uzlaşmayla oluşturulan yasalar olduğu kadar hatta ondan daha da önemlisi gerek aile gerekse örgün eğitim içinde edineceği alışkanlıklardır. Bana, 'Sen çöpçü müsün?' diyen çocuğu kınamamalıyız. Kınanması gerekenler, onun anne-babasıdır. Çünkü kendi pisliğinin toplanıp uygun bir çöplüğe bırakılması gereğini henüz ona öğretmedikleri gibi kendi çöplerini oturdukları yere bırakıp gitmeyi marifet bildiklerini gösteriyorlar.
Biliyorum, lafı uzattım ama konu gerçekten önemli. Almanya'da yaşayan öğrencilerimden biri, yaklaşan yaz tatili öncesi, 'Öğretmenim ben Türkiye'ye tatile gitmek istemiyorum' dediğinde 'Neden?' dedim. 'Orası çok pis, yerlere tükürüyorlar öğretmenim' şeklinde yanıtladığında bende söyleyecek söz çoktan tükenmişti.