ALLAH'A ŞÜKRETMEK-2
Kaldığımız yerden devam edelim 14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki: 'Şükrünü eda edeceğin az bir mal, şükrünü...
Kaldığımız yerden devam edelim;
14- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
'Şükrünü eda edeceğin az bir mal, şükrünü eda edemeyeceğin kadar çok bir maldan daha hayırlıdır.'[168]
Açıkça gözler önüne serilmektedir ki, Ulu Allah'ın bahsetmiş bulunduğu kuvvet ve imknları, kötü yolda kullanmaktan kaçınmak, gerçek nimet sahibi olan Allah'a karşı şükür borcunu ödemektir. Daha başka bir deyimle kişi, sahip olduğu her türlü kuvvet ve imknın kendisine Allah tarafından verilmiş bulunduğunu bilmeli, bu yüzden de bu kuvvet ve imknları nimeti verenin, kullanılmasını dilemediği yerlerde kullanmamalıdır. İşte kişioğlunun böyle hareket edişi nimeti veren gerçek sahibine (Allah'a) karşı şükür etmek demektir.
15- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
'Allah'a, verdiği nimetlerinden dolayı hamd etmek, o nimetin elden çıkmamasını sağlar.'[169]
16- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
'İçinizden birisi servet, evlat bakımından kendisinden üstün olana baktığı zaman, (ona gıpta etmemek için ) derhal kendisinden bu nimetler bakımından aşağı durumda olan birisine baksın.'[170]
17- Resulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
'Her kim yeni bir elbise bulup giyince, giydiği elbise vücudundan aşağı doğru indiği zaman: (Bu elbise ile hayatımı süsleyen ve avrat yerlerimi kapayan Allah' a hamd olsun ) der ve elbiseyi eskittiği zaman da başkasına tasaddük ederse o kimsenin ölüsü ve dirisi Allah'ın emniyetinde olur. Ve bu kimse Allah'a yakın olur.' [171]
Soru: Şükreden mi, yoksa sabreden mi daha üstün derecelidir? .
Cevap: Bu konuda çeşitli görüş ve fikirler vardır. Fakat benim kanaatıma göre, şükreden gerçekten sabır da ediyor demektir. Aynı şekilde, sabreden kimse şükür de ediyor demektir. Açıkçası sabırla şükür iç içe girmişlerdir.
Çünkü şükreden kimse şüphesiz bir takım çile ve sıkıntılarla yüz yüze gelecek ve bunlara karşı sabır gösterecek, var gücüyle dayanacak. Şükür, nimeti veren gerçek sahibine, isyan tanımaz şekilde hürmet ve saygı göstermek demek olduğuna göre, içinde bu man saklıdır. Çile ve sıkıntılara karşı dayanıklılık göstermemek, nimeti veren gerçek sahibine isyan tanımaz şekilde hürmet ve saygı duymamak demektir. Böylesine bir durumda ise kişioğlu şükretmiş sayılmaz.
Sabır, sırf Allah'a hürmet ve saygı beslemek kasdiyle bel ve musibetlere katlanmak, dayanıksızlık göstermek demektir ki, bu da nimeti veren gerçek sahibine, açıkçası Ulu Allah'a karşı isyana kalkışmaya engel teşkil eder. Buna göre bel ve musibetlere karşı sabır gösteren, bu dayanıklılığı ile nimete de kavuşuyor demektir.
''Allah şükredenleri daha iyi bilen değil mi?'
Bu Allah kelmının daha geniş manası şudur:
Ben şanı yüce Allah nimetimi, onun kadru kıymetini bilene veririm. Nimetin kadr ve kıymetini ise ancak ona yürekten istekli olanlar ve onu her şeyin üstünde tutanlar bilir. Bu da şekilde ortaya çıkar. Nimete gönülden istekli olanlar, nimeti tin elde edilmesi için didinip çırpınır ve bu yolda karşılarına çıkacak olan her türlü sıkıntı ve çilelere katlanırlar; ellerine geçirdikten sonra da bunu kendilerine bahşeden Ulu Allah'ına karşı şükür borcunu yerine getirirler ve bu nimeti aziz bir emanet olarak kabul ederler.
Kaynak; Kuran ve Hadis
Yarın kaldığımız yerden devam edelim.