'Alınteri kurumadan'
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta tüm Türkiye İstanbul seçim sonuçlarına kilitlendi. Herkes yattı kalktı İstanbul'da son durum...
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta tüm Türkiye İstanbul seçim sonuçlarına kilitlendi. Herkes yattı kalktı İstanbul'da son durum ne onu merak etti. Yapılan itiraz ve açıklamaları biliyorsunuz. Tekrar etmeme gerek yok. Seçim bitti ama itirazlar halen devam ediyor.
Bana sorarsanız oy veren de vermeyen de mazbatanın kazanana verilmesi gerektiğine inandı. Uzatmayalım…
Son seçimde sandık kurulu başkanı görevinde bulunan biri olarak bilene de bilmeyene de sandık ve seçim ile ilgili kısa bir özet geçeyim.
Ödemiş'te sandık kurulu ortalama 5 kişiden oluştu. Bunlardan ikisi devlet memuru, biri seçmen üye, biri Ak Parti biri de CHP'den gelen isimlerdi. Sandıklardan çıkan oyları, hem devlet memurları hem de partililer gördüler. Hatta bazı sandıklarda meraklı izleyiciler de görüp tek tek çetele tuttular.
Konuyla ilgili bir Tv programındaki tartışmayı izledim. İnanın, tartışmacılardan biri bu gerçekleri bile bilmiyordu. Tartışmacı, tutanak çoğaltım işlemlerinin karbon kağıdı ile yapıldığını söylüyor, partiler arasındaki oy kaydırmalarının bu nedenle meydana geldiğini iddia ediyordu. Yuh artık demekten kendimi alamadım.
Geçersiz oyların kimisi, hiç mühür vurulmayanlar, kimisi de birden fazla partiye mühür vurulanlar idi.
İstanbul'daki geçersizlerle ilgili ortaya çıkan durum da özetle şudur. Çoğu yaşlı ya da bilinçsiz seçmen mühür basmasını bilmiyor. Kimileri de parti ambleminin tam üstüne basıyor. Mühür zayıf olduğu için ambleme basılanlar görülemeyebiliyordu.
Bunların dışındaki geçersizler de sandık kurulunun cahilliğinden geçersiz sayılan oylardı. Örneğin, zarfa iki muhtarlık pusulası konuldu ise sadece muhtarlık geçersiz sayılır. Fakat duyuyoruz ki bazı sandıklarda tüm oyları geçersiz saymışlar. Bu tür geçersiz oyların partilere göre dağılımının da bilinç düzeyi ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Bence artık biran önce normalleşmeli ve siyaset de işine bakmalı. Yoksa bu gidişle dünya aleme rezil olacağız.
**
Hafta sonu, İzmir'de Milli Savunma Üniversitesi sınavlarında idik. Ege Üniversitesi'nde, o ne trafik o ne trafik! Çocuklar, adım adım ilerleyen araçlardan inip koşarak sınava girecekleri okullara yetişmeye çalışıyorlardı. Onca öğrenciyi sadece üniversiteye toplamak kimin aklına geldi bilemiyorum ama bir kabustu adeta. Kızım 2 dakika ile yetişti ama yetişemeyenler kapılarda gözyaşı döktüler.
Neden bu sınav da diğerleri gibi başka okullarda ve ilçelerde yapılmaz ki!
**
Pazartesi günü de okulumuzdan bir grup öğrenci ile İzmir Kitap Fuarı'nda idik. Kitap fuarları, indirim bekleyen vatandaşlarla öğrenciler açısından bulunmaz fırsat. Yayınevinden okuyucuya doğrudan ulaşım olduğu için, kitaplar nerdeyse yarı fiyatına idi.
Bir tabii sadece fuara gitmedik. Kimi öğrencilerimiz fuarın ardından lunaparkta eğlenmeyi tercih etti. Fuarın ardından şöyle bir sahil turu yapıp Göztepe civarında deniz keyfi yaptık. Ve beklenen etkinlik Optimum!
Bi sevindiler bi sevindiler…
**
Hayat binlerce hatta milyarlarca yıldır devam ediyor…
MÖ 9'uncu yüzyılda dikildiğine inanılan bir tapınak yazıtında özetle şu ifadeler var:
'Gürültü, patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma, içten ol. Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver; aptal ve cahil olduklarında bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin anlatacak bir hikyesi vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun onunla ilgilen, hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen, yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol'
Bütün dinler yalan üretmenin ve haksızlığın karşısındadır.
Hakkı hak edene zamanında vermek lazım…
Hem de alınteri kurumadan.