Acının Rengi
Her şeyin bir rengi var. Acının, mutluluğun, hüznün, bekleyişin ve umudun rengi. Biz, çokluk teke indirgemeye...
Her şeyin bir rengi var. Acının, mutluluğun, hüznün, bekleyişin ve umudun rengi.
Biz, çokluk teke indirgemeye alışmışızdır her şeyi. Teklik nerede düzen orada, zenginlik, bolluk, bereket orada sanırız. Ve elbette ki yanılırız her zaman.
Oysa bir ağacı düşünün. Tek bir yeşil ise onda hiçbir şey uç vermemiş demektir. Filizlenmemiş. Çiçeğe, umuda durmamış.
Bir ağaçta ne denli çoksa yeşilin tonu, ağaç o denli çağıldamıştır. O denli yapraklı, o denli filiz dolu. Çiçek çiçek. Yaprak yaprak. Umut ve yarın demektir.
Kış…
Kar beyazdır rengi. Ölümü, yok oluşu çağrıştırır. Yazın ve baharın bütün güzellikleri göç eylemiştir. El ayak çekmiştir insanlar, bağlardan bahçelerden.
Sokaklar, caddeler, meydanlar ayak seslerini özler olmuştur.
Beyaz bir örtü; kırları, bayırları, dağları, tepeleri örtüverir. Şehirler, köyler de kalır bu örtünün altında.
Bahar rengarenktir. Bütün renkler vardır baharın koynunda. Beyaz, sarı, mavi, yeşil, kırmızı, turuncu, ne ararsanız. Her rengin yeniden doğuşudur bahar. Çok renklilik, zenginliktir. Uyanışı, dirilişidir her canlının. Bu yüzden olsa gerek, ta ilk çağlardan beri kutsamıştır insanoğlu bu zaman dilimini.
Her kültürde, her inanışta, her dinde bahar bayramları vardır bu yüzden.
Yazın rengi, sarıdan kırmızının en koyusuna uzanır. Güneş cömerttir. Önce sarartır, sonra kızıla kan rengine çevirir pek çok şeyi.
Sarı. Hüzün. Dökülüş, azalış mevsimidir hazan. Yok oluşa doğru bir yolculuk. Yeniden doğuş, ilkyaz kadar etkilemiştir bu sebepten insan ruhunu.
Necatigil, bir şiirinde şöyle anlatır bunu:
Doğum.
Aç parantez.
Rakam.
Kısa çizgi.
Rakam.
Parantezi kapa.
Mezar taşlarında ve biyografilerde sıkça rastladığımız bir şey bu. İnsan yaşamının özetidir aslında.
Çokluk, insanlar o kısa çizgiden çok baştaki ve sondaki rakamları önemserler. Oysa yaşama dair her şeydir o kısa çizgi.
Yaşanmışlar, yaşanamamışlar, acılar, umutlar. Kırılmışlıklar. Yanmışlık ve yıkılmışlıklar, her şey onda gizlidir. Bu denli çokluğuna rağmen göz ardı edilen, görmezden gelinendir.
Acının rengi de o kısa çizgidedir.
O kısacık çizgi deyiştir, ağıttır kültürümüzde.
Her acı her yürekte farklı yanar, farklı tutuşur. Burada insanı insana paydaş kılan şey insanlıktır. Şöyle kısaca bir göz atalım ağıtlarımızdan birkaçına.
Kurtuluş Savaşı'nda şehit olan Bayat'tan Ali Osman'a kardeşi Şerife Aydın'ın yaktığı ağıtın dizeleri aşağıdakiler:
'İlkbaharda her çiçekler bezeri
Sonbaharda döker yaprak gazeli
Kardeşim şehit olmuş nerde mezarı
Felek beni taşa çaldı neyleyim.
Felek sille vurdu, ben oldum sersem
İyi olmaz dediler her kime sorsam
Varsam da hekime muayene olsam
İyi olmadık derdi hekim neylesin.'
Ağabeyi Çanakkale Savaşı'nda şehit düşen bir genç kızın yüreğindeki acının rengidir bu ağıt da. Birlikte okuyalım:
'Çanakkale derler yeşil gavaklı
Mollaların mürekkebi boyaklı
Neçe gulların var ağaç ayaklı
Ağaç ayağınan gelsen n'olurdu
Ağılıdır Çanakkale goyağı
Babamoğlu dizlerimin dayağı
İrengi de bana benzer bayağı
Gurbanlar olurum babamoğluna.'
Edirne, Yemen, Kıbrıs, Kore ve daha nice nice yerlerde kalan yiğitler için dillenmiş ağıtlar.
Sevgi, dostluk ve umutla.