50 yıl sonrası!
Bazen sınıflarda öğrencilere sorarım: 'Sizce bundan sonraki büyük buluş ne olabilir?' Kimileri ilginç hayallerini sıralar, kimileri...
Bazen sınıflarda öğrencilere sorarım:
'Sizce bundan sonraki büyük buluş ne olabilir?'
Kimileri ilginç hayallerini sıralar, kimileri de 'her şey bulunmuş' gibi kestirmeden yanıtlar verirler.
Bir de yanıltmacalı hesap sorusu vardır. Aslında kayıp olan bir şey yoktur ama kısa hikayenin sonunda 'Bilin bakalım 1 lira nerede?' diye soru gelir.
Araştırmak istemeyen veya düşünmekten sıkılan bazı öğrenciler, 'Hocam alın şu bir lirayı da cevabını söyleyin!' derler.
Bizim çocukluğumuzda bırakın TV'yi, radyolar bile kocaman idi. Üstüne danteller örtülürdü.
Ben, ilk renkli TV'yi 1980'de Belçika'da gördüm. İlk videoyu da kısa süre ile çalıştığım kahvede gördüm. Bizden öncekiler, radyonun içinde küçük adamlar var sanırlarmış.
1983'te Belçika'dan İstanbul'a döndüğümde açık pencerelerden 'Dallas' dizisinin müziği yayılıyordu.
'Türkiye'de herkes Dallas mı seyrediyor?' diye arkadaşa sorduğumda, 'Türkiye'de henüz tek kanal var; mecburen' demişti.
'Evet yaa!'
50 yıl sonrasını düşünmek…
Örneğin hayvanların dilini çözdüğümüzü düşünün…
Bu, belki hayal gibi gelebilir ama TV ve telefonun kısa süre içinde gözlüğe bağlanabileceğini düşünüyorum.
Daha ileriki bir zamanda araçlar kalkar, asfalt yollar uzayıp giden birer siyah çizgiye dönüşür mü bilemiyorum…
**
Geçtiğimiz gün okuldaki öğretmen arkadaşlarla Cumhuriyet Bayramı sonrasında Beydağ Barajı Kır Lokantası'na yemeğe gittik. Aramızda Ödemiş'e yeni tayini çıkmış ve çevreyi tanımayan öğretmenler olunca hem gezmek hem de boğazlar sorununu halletmek için yapıyoruz bazen böyle şeyler…
Baraj gölü manzaralı lokanta, belediye tarafından işletiliyor. Temiz… Yemekler de güzeldi… Sonra ver elini Beyköy… Beydağ ve baraj gölünü bir de Beyköy'ün çınarları altında kahve içerek seyrettik.
Ben, bir yorumda bulunmadan aynen konuşulanları yazıyorum şimdi: 'Buraya bu baraj yapılarak kocaman verimli bir ova yok edilmiş!'
Yazılarımı takip edenler bilirler ki ben de Beydağ Barajı'nın yanlış öngörü ya da uzağı görememe sonucunda inşa edildiğine inanıyorum. Ansiklopedik bilgiye göre 13.00 kilometrekarelik bir alanda su birikmesi sağlanıyor. Bu demektir ki bu kadar tarımsal alandan vazgeçilmiş…
Peki barajda biriken su ile öngörülen 19.000 hektarlık alana su verilebiliyor mu? Takip ettiğim kadarı ile yaklaşık 13 bin hektarlık bir alana ancak 20 gün kadar su verilebiliyor.
Benim bu rakamlarla doğru bir hesaplama yapmak mümkün değil. Zaten yapabilseydim Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni değil, sayılarla uğraşan bir mühendis olurdum.
Barajın 50-60 yıllık bir 'hayal' olduğunu ve 1994 yılında Çiller ile Karayalçın ortaklığındaki hükümet döneminde temelinin atıldığını biliyorum. O günü çok iyi hatırlıyorum, biz de 15-20 kişilik bir sendikacı arkadaşla pankart hazırlayıp sesimizi duyurmaya çalışmıştık.
Çiller de 'Tamam gördüm pankartınızı, şimdi indirin da halkımı göreyim' çerçevesinde bir cümle sarf etmişti. Sonradan öğrendik ki arkamızdaki köylülerden oluşan bir grup da beyaz tayyör elbise içinde kürsüye çıkan Çiller'i bizim pankart yüzünden göremedikleri için bize kızıyorlarmış.
1994'ten 2021'e… 27 yıl geçmiş… Baraj, 5-6 yıl önce hizmete girdi ve ancak bir yıl tam kapasite ile sulama yapılabildi. Tüm göstergeler söylüyor ki bugün susuzluk, kapımıza dayanmış durumda.
Acaba 50 yıl sonrasını doğru görebiliyor muyuz?