2020’nin ilk bir ayında neler oldu?
17 Ağustos 1999… Annem anlatır, o gecenin sabahında elektrikler yok. Televizyonlar, radyolar çalışmıyor. Gölcük dolmuşunda birinden...
17 Ağustos 1999…
Annem anlatır, o gecenin sabahında elektrikler yok. Televizyonlar, radyolar çalışmıyor. Gölcük dolmuşunda birinden duymuş çok büyük bir deprem olduğunu, çok ölü olduğunu. Sonrası bildiğiniz gibi. Acı, karanlık…
***
Bir haftayı aştı, hepimiz yürüyen sismograf gibi deprem şiddetini tahmin eder olduk. Her gün sallanıyoruz. Bir sonraki dakikadan korkarak hareket eder olduk. Oturduğumuz bina, nicesine daha dayanacak depremin bilmeden yaşıyoruz. Kardeşimle beraber anneme kaç kez dedik, 'Deprem çantası hazırlayalım.' Annem, 'Bina çökse deprem çantası mı göreceğiz acaba?' deyip duruyor. Çoğumuz aynı fikirdeyiz belki de. Bu nedenle hayatımızı kolaylaştıracak, yaşamımıza engel olmayı bırakacak kolaylıkları sağlamıyoruz. Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen belediye meclisinde başkanımız Eriş de söyledi: 'Deprem gerçeği, Ödemiş için de var' diye. Birinci derecede fay hatlarının bulunduğu bir noktada nasıl yapıldığını bilmediğimiz binaların içinde yaşıyoruz. 2020'nin ilk ayında başımıza gelen bunca olaya bakılırsa yıl, pek pozitif geçmeyecek gibi gözüküyor. İnandığımıza ellerimizi açıp yalvarsak da doğa, istediğini alana kadar peşimizi bırakmayacak. Dolayısıyla gerçeklerin aydınlattığı yolda Ödemişlilere ve bu memleketin büyük adamlarına çok iş düşüyor.
***
Kendi uydurduğum bir sözdür, yeri geldiğinde de söylerim 'Haberleri ölümler diye sunmalı' diye. Son zamanlarda zapladığımız hangi kanalda gülen yüzler, mutlu insanlar görüyoruz ki? Yaşanan doğal afetler, kaybolup giden canlar bir yana artan işsizlik, geçim sıkıntıları ve özellikle şehirlerde sürekli olarak artan nüfus, yaşam kalitemizi anbean düşürmeye devam ediyor. İşi olan duacı da olsa en az işsiz olan kadar mutsuz. Milyonlarca kişi, işini kaybetmemek için kendi değerlerini kaybetmeye devam ediyor. Gençler, umutlarını bir kenara bırakalı çok oldu. Hatta umutlarını bıraktıkları raflar, tozlu şimdilerde. Ülkenin içi de dışı da memleketi yakmaya devam ediyor.
***
Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın dört bir yanında da pek çok olumsuz olay yaşanmaya devam ediyor. Çin'in Wuhan kentinde bir pazarda ortaya çıktığı belirtilen Corona isimli virüs, tüm ülkeleri de kırmızı alarma geçirdi. Geleceğin ekonomi lideri tacını takacağı öngörülen Çin, 21. yüzyılın en kötü zamanlarını yaşıyor. Hem içinden hem dışından kaybediyor şu sıralar…
***
Saatler önce İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na iniş sırasında kaza yapan uçak, Van-Bahçesaray'da meydana gelen çığ, Elazığ'da meydana gelen deprem, Manisa'da meydana gelen deprem, acı gündemle dolu haberler, ölümler, can kayıpları, Corona, ıvır zıvır…
2020'ye girmeden önce bir fotoğraf paylaşmıştım ben. Geçtiğimiz yıl bir sokak röportajında bir amcaya: 'Yeni yıldan beklentiniz var mı?' denilince amca, 'Yok ya, başımıza ne belalar gelecek onu bekliyoruz' demişti. Komik bir paylaşımdı. Hatta ben de kendimi fotoğraf çekip aynı paylaşımı yapmıştım ama bugün, o cümleye bakınca dünya gerçeklerini de gözler önüne serdiğinden ürkütücü geliyor. 2020, benim için harikulade başlamıştı. Umuyorum öyle de devam edecek ama bizim için tehlike çok fazla. Üstelik tehdit, bir tane de değil.
***
Bütün bunların yanında henüz tamamladığımız bir ayı olumsuzluklarla da olsa bir şekilde tamamladığımızı düşünüp yolumuza devam etmek durumundayız. Geri kalan on bir ayda, yaşadığımız en kötü tecrübelerin önlemini alarak ve en çok da ders çıkararak ilerlememiz gerekiyor. Çünkü gerçekler, bizim gerçeklerimizden çok başka.
Kalan on bir ayda güzel şeyler olması dileklerimle. Haftaya görüşelim.