Amasra
Amasra! Hayal ettiğim, merak ettiğim ve sonunda dünya gözüyle bir kez olsun konuk olduğum Fatih'in Çeşm-i...
Amasra!
Hayal ettiğim, merak ettiğim ve sonunda dünya gözüyle bir kez olsun konuk olduğum Fatih’in Çeşm-i Cihan diye nitelediği harika bir dünya toprağı. Deniziyle, gün batımıyla ve o eşsiz Karadeniz yeşiliyle bütünlenmiş bir kent.
Safranbolu’nun ardından günübirlik iş seyahati yaptığım bu kentte en az bir hafta konaklamayı ve Evliya Çelebi gibi kentin gözden ırak yerlerini keşfedebilmeyi ne çok isterdim.
Gittiğim gün iş gereği okul ziyaretlerimi tamamlamış, akşama kendime mini bir balık rakı ziyafeti yapma kararı almıştım. Amasra’ya gelip de balık yemeden gitmek olur muydu; bu amaçla nasıl bir balık lokantası diye sorduğumda aldığım yanıt, Mustafa Amca’nın Yeri olunca bir solukta oraya vardım.
Amasra’nın iki önemli koyundan biri olan Küçük Liman’ın tam ortasında inşa edilmiş lokantayı gördüğümde doğru adrese yönlendirildiğime karar verdim. Lokantanın içerisine adım attığımda ilk dikkatimi çekense duvarlarındaki fotoğraflar oldu. Bu fotoğraflardaki şahsiyetler, Türkiye’nin kalburüstü sinema, sahne, siyaset ve askeri tanınmış kişilere aitti. “Demek burası böyle ünlüleri ağırlayabildiğine göre benim gibi mütevazı bir konuğunu da pekala ağırlayabilir” dedim.
Serde öğretmenevi müdürlüğü var ya, -ben buna şimdilerde meyhane müdürlüğü diyorum- ilk işim mutfak şefiyle tanışmak oldu. İşler güçler derken konu edebiyata gelince şef, “Hocam, bizim patron bu işlerle ilgili biridir, içerde şu an, onunla tanışın” der demez Mete Ayyıldız’ın çalışma ofisine daldım. Kısa bir tanışmanın ardından Tmolos Edebiyat’ın web sitesini kendisine gösterdim. Orada yer alan şiir, deneme ve öykülerime göz attı. Bu sırada servisimin hazır olduğu bildirildi. Gelen balığın yanında sunulan salata gerçek bir sanat yapıtı gibi bana göz kırpıyordu. O güne değin hiçbir lokantada buna benzer bir salata yapıldığını görmemiştim. Ustaya teşekkürlerimi sundum. Ardından hesap ödemeye geldiğinde kasadaki arkadaşımız hesabın ödendiğini söyledi. Mete Bey, benden hesap almayarak büyük bir konukseverlik örneği göstermişti. Birbirimize telefonlarımızı verip teşekkürlerle oradan ayrıldım.
Bir hafta sonra İzmir’deydim. Zamanı değerlendirmek amacıyla gittiğim internet kafedeyken telefonum çaldı. Arayan Mete arkadaşımdı. Lokantayı restore etmeye karar verdiğini, bu vesileyle kendilerini anlatan bir şiir yazabilir miyim diye kibarca ricada bulunuyordu. İçimden, ‘Dede, yediğini öde!’ dedim. “Hay hay” deyip bir çırpıda çıkan şiiri kendisine yolladım. İşte o şiir:
Mustafa Amca’nın yeri
Milattan önce koya adını verdiler
Ustaydı balığın tadına çeşni katanlar
Sormaya ne gerek var Mustafa Amca
Tanığıydı masmavi koya hayran bakan o gözler
Amasra’da ancak Canlı Balık’ta safa bulurken
Fatih’in hayran olduğu bu cennet vatan için
Aşık olmaya değer ne varsa önünüze sunarlar
Anadolu istiridyesinde saklı Amasra nadide bir inci
Müptelası olursun bir kez dalarsan Canlı Balık’tan
Canı cananı ancak orada bulursun batan güneşten
Anlatmayı bırak artık diye haykırır Mustafa Amca
Nadim olmayacak kim merak edip gelirse buraya
Islak gözlerle Fatih’in dönüp dönüp baktığı tepeden
Nergis, lale, papatyalardan çelenk sunar sevdiklerine
Yazı ayrı, kışı başka güzel bir diyardan seslenirim size
Erinmeden gelin yeşilin maviyi öptüğü martılar yurduna
Rahat ettirir sizi geceleri yunuslar Karadeniz’de usulca
İsmi unutulmaz mekansa aranan, akla gelir Mustafa Amca
Ömer AKŞAHAN
İlk adı olan “CANLI BALIK RESTAURANT”ı 1945 yılında kazanan mekan, ismini 2003 yılında rahmetli Mustafa AYYILDIZ’ın adını yaşatmak için “MUSTAFA AMCA’NIN YERİ CANLI BALIK RESTAURANT” olarak değiştirmiştir. Bu şiirimi lokantanın en görünen yerine asan Mete Ayyıldız dostumu buradan sevgiyle selamlıyorum.
Biraz da Amasra tarihinden kısaca söz edelim.
İsmini Kraliçe Amastris’ten alan ve İ.Ö. 3. yy’a kadar Sesamos adıyla bilinen Amasra’nın ilk sahibi, tarihçi Strabon’a göre Amazonlardır. M.Ö. 12. yy’da Fenikeliler, Sesamos’u Sayda kolonisi yapar. M.Ö. 8. yy’da şehir, İon kolonisine katılır. M.Ö. 580’de Lidyalılar, 547’de Persler şehre egemen olur. Pers döneminde yapılan “Antalkidos Barışı” ile ilk defa otonom yapıya kavuşur.
Sonra Büyük İskender’in Pers İmparatoru III. Dareios’u yenmesi üzerine hanedanlıklar arası evlilik yapılır. M.Ö. 306’ya gelindiğinde Dareios’un yeğeni Amastris, kendi ismiyle anılacak olan Amasra’ya, çocukları da Herakleia’ya yönetici olur. Amastris döneminde akropol, kutsal tapınaklar, rıhtımlar tamamlanır, Babil Kraliçesi’nin Asma Bahçeleri’nin benzeri inşa edilir. Persli prenses, M.Ö. 286’da sitenin tümüne egemen olmak isteyen oğullarınca Karadeniz’de boğularak öldürülür. Sonra şehrin yönetimi, 200 seneliğine Pontuslara geçer. Bunlar, balıkçılık ve salamuracılığa önem verirler. Roma’da bir varil salamura balık 300 drahmiye satılırdı.
M.S.70-M.S.395 yıllarında Amastris şehrine Romalılar egemen olur. Dönem içinde Nicomedia-Amasia hattından bir yol bağlanır. Form, saray, şeref yolu, beş bin kişilik tiyatro, akropol, tapınaklar ve Kuşkayası Yol Anıtı yapılır. Ayrıca Hıristiyanlığa geçişin olumsuz koşulları yaşanır.
M.S.395’de Amastris, Doğu Roma sınırları içinde kalan Bizans’ın egemenliğine geçer. Yine bu dönemde yol şebekesi onarılır. Kale güçlendirilir. Gemi yapımcılığı geliştirilir. Esir ticareti ve kereste ihracı gelir kaynağı olur.
İmparator Mihail, Amastris şehrini Cenovalılar’a kiralar. Artık buranın ismi Samastro’dur. Anılan dönemde Amasra’ya sarnıçlar ve konsolos sarayı yapılır. Esir ticaretine önem verilir. Örneğin, sağlam bir kölenin satış fiyatı 50 dirhemdir (160 gr. gümüş).
Mora seferinden dönen Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılında 150 parça gemiye 30 bin levend askeri bindirip Amasra’ya sevk eder. Kendisi de kara yoluyla ulaşır. Bakacak Tepesi’ne geldiğinde, “Lala Lala, Çeşm-i Cihan bura mı ola!” der. Şehri savaşsız teslim alır. Amasra, bu tarihten sonra gizemli geçmişiyle hep Osmanlıların ve Türklerin egemenliğinde kalır.
Cumhuriyet tarihine kadar ilçe statüsündeyken Cumhuriyet ile birlikte Bartın’a bağlı bucak statüsüne düşmüş, 1987 yılında tekrar ilçe olmuştur. Zonguldak’ın ilçesiyken Bartın’ın 1991 yılında il olmasıyla birlikte Amasra, Bartın’a bağlanmıştır.
Son olarak diyeceğim şu; Türkiye’de bir Amasra var, eğer yolunuz Batı Karadeniz’e düşerse mutlaka ilk uğrak yeriniz Amasra olsun. Sizi orada dostça karşılayacak birinin olacağını unutmayınız!
Bakmadan Geçme





