Amacımız üzüm yemek…

Önce küçük bir özür ile başlayayım bugünkü yazıma: Cumartesi günü Beydağ Barajı ve Küçük Menderes Sulama...

Önce küçük bir özür ile başlayayım bugünkü yazıma: Cumartesi günü Beydağ Barajı ve Küçük Menderes Sulama Projesi ile ilgili yazdığım yazıda sulama alanının yaklaşık 20 bin dekar olduğunu yazmışım. Doğrusu 20 bin hektar olacaktır. Dikkati ve uyarısı için Özkan Akgün’e teşekkür ederim.

Sağlıklı çevre, sağlıklı tarım ve sağlıklı gıda üretimi konusunda Ödemiş’te yaşayan az sayıdaki duyarlı arkadaşlarımızdan biri olan Özkan, 1 dekar darı için ortalama 1000 (bin) 1500 ton su harcandığını belirterek 5 yılda dolması planlanan 25 milyon metreküplük baraj suyunun neye yetip yetmeyeceğinin kolayca hesaplanabileceğini söyledi.

Yazıya girmeden ikinci bir not daha düşeyim. Yazılarımda daha dikkatli olmamı söyleyen bazı arkadaşlarım oluyor. Korkmuyor musun diyenler de var! Bütün eleştirilerimi, yaşadığımız toplumun ve çevrenin daha iyi olması için yapıyorum. Kimseye hakaret etmiyor, küçük düşürmeye çalışmıyorum. Yaşamın kendisi bir siyaset ve hayata bakış tarzı olduğu için elbette birileri övecek, birileri de yerecek. Eğer herkes beni alkışlarsa o zaman hatanın bende olduğuna inanırım. “Şu konuda haksızsın” diyenlerle tartışmaya da hazırım. En azından şimdilik bir yere aday olmadığım gibi, böyle bir niyetimin olmadığının da bilinmesini isterim.

Küçük Menderes Gazetesi’nin ilk sayısından bu yana yazıyorum. Toplasam kitaplar eder. Eğer yazılarımı birileri okuyor ve yapılan yanlışların önüne geçilmesinde etkim oluyorsa ne mutlu bana…

Gelelim bu haftaki konumuza.

Yıllar öncesinde gitmişliğim vardı. Fakat geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım arayıp, “Buraya bir uğra ve durumu gör” deyince pazar günü uğramak farz oldu.

Annem babam, yazları Gölcük’te oturduğu için son yıllarda Gölcük’e daha sık çıkıyorum. Her gidişimde içimden ahlar geçiriyorum.

Pazar günü önce Birgi’ye, ardından Bozdağ yolundan Gölcük’e doğru yola çıktım. A Tepesi’ni geçtikten sonra sanıyorum Orman Bakanlığı’na ait olan tesise direksiyon kırdım. Yol, toprak ve bozuk. Yani bakımsız. Sağlı sollu kocaman çam ağaçları var ve bu yıl yağan kar nedeniyle dalları kırılmış.

Sevindirici bir durum: Önceki yıllarda yoğun olarak gördüğüm çam kese tırtılı bu yıl yok gibi. Belki de aşırı kar yağışı ve soğuk, tırtılın gelişimini engelledi. Bilemiyorum, belki de Orman Bakanlığı’nın aldığı bir dizi tedbir tırtılın yayılmasını önledi.

Yaklaşık bir kilometrelik bir ilerlemenin ardından söz konusu tesise vardım. Sağlı sollu mangal ya da piknik yapan aileler var. Tehlikeli mi! Hem de ne tehlike. Aslında bu ormanların iyi bir bakımdan geçirilmesi gerekiyor. Kuruyan ve kırılan dallarının kesilmesi ve altlarının temizlenmesi gerekiyor. Bir kıvılcım, buraları kısa sürede gri bir örtüye bürüyebilir.

Sonrası malum…

Tesis, adeta terk edilmiş ‘metruk’ bir bina halinde. Camları kırılmış ve etrafı pislik içinde.

Buranın bir işletmecisi var mıdır, varsa neden terk etmiştir bilemiyorum. Tesisin sahibi kimdir onu da bilemiyorum. Tek bildiğim, buranın bir mezbelelik olduğudur.

Fakat manzara, bir doğa harikasıdır. Etrafta grup grup gençler ve aileler piknik havasında.

Üç yıl Belçika’da kaldım; geçen yıl da 10 günlüğüne Balkan turuna katıldım.

Abartısız söylüyorum, burası bir Avrupa ülkesi sınırları içinde olsa idi çok nezih bir dinlenme ve piknik yeri olabilirdi. Piknikçiler, pisliklerini toplamadan gittikleri gibi daha önceleri yapıldığı anlaşılan ahşap masa ve oturaklar da berbat halde.

Daha ne yazayım!

Sanıyorum Ödemiş’te Gölcük’e çıkmamış insan kalmamıştır. Birçoğumuzun aklında sıcak Ödemiş günlerinden kaçıp 1000 metre rakımlı göl kenarında piknik yapma hevesi var. Kiminin evi var, kimi de günü birlik geliyor. Gelmişken bir şeyler yenilip içiliyor. Haftanın stresi gitsin isteniyor.

Mangal kültürünü bir çırpıda atamayız ama buna bir çekidüzen verebiliriz. Daha temiz ve denetlenebilir bir piknik havası yaratabiliriz.

Örneğin, inip çıkarken bazı yol kenarlarında Ödemiş ve ova manzaralı geniş cepler (çıkıntılar) var. Neden buralarda küçük tesisler yapıp işletme açmayalım? Bu konuda belediye, bir tip proje hazırlayabilir; Orman Bakanlığı ile işbirliği içinde çok güzel ahşap yerler oluşturabilir. Bunlar işletmecilere uygun fiyatlarla kiraya verilebilir.

Geçtiğimiz hafta Seferihisar’da idim. Orada günübirlik Gölcük’e gelmiş biri ile tanıştım. Göl kenarında yapılan düzenleme ve 5 liralık çay parası hakkında ağzına geleni söyleyip bir daha gelmeyeceğini söyledi. Ne diyeceğimi bilemedim!

Belediyemiz, bir dizi çalışmalar yapıyor. Bunları görüyoruz. Ama daha çabuk yapılsa, bu çalışmalar hiç olmazsa Temmuz ve Ağustos ayında olmasa. Ve projeler, açık yerlerde halkın beğenisine ve katkısına sunulsa, eleştirilere açık olsa.

Yine yazıyorum; kimileri inanmasa da amacımız üzüm yemek…

Bakmadan Geçme