Alt Tarafı 'Ekmek'!
Sevgili Ödemişli dostlarım, çoğunlukla bana sorulan sorulardan bir tanesi de 'her gün ne bulup da yazıyorsun'...
Sevgili Ödemişli dostlarım, çoğunlukla bana sorulan sorulardan bir tanesi de “her gün ne bulup da yazıyorsun” dur. Cevabımsa çoğu vakit bu kadar uzun olmasa da, “Nefes alıyor, sosyal bir kişiliğin de varsa ve ağzın biraz laf yapıyor, beynin biraz çalışıyor yüreğin de nereye dokunacağını biliyorsa, parmaklarına bunları bir araya getirmek düşüyor. Hepsi bu” dediğimde, önce boş gözler sonra anlamaya çalışan beyinler ve anladığında sevgiyle gülümseyen yüzlerle karşılaşmak beni mutlu ediyor.
Bilirsiniz ki gittiğim her yeri değil, konuştuğum herkesi değil, ancak ve ancak etkilendiğim her durumu yazıyorum.
Yaşamın bize ne getireceğini ve ne götüreceğini bilemeyiz. O yüzden ben, her daim yaptığımız çoğu şeyin geriye dönüp baktığımızda bizi üzmeyen, aksine gururlandıran çalışmalar olmasına dikkat etmekte fayda var diye düşünürüm. Ha bazı olaylar vardır ki inisiyatif dışıdır. Onlara da yapacak bir şey yoktur.
Geçen haftanın sonuna doğru şehrimizdeki o çok bilinen ekmek fırınlarından birini ziyaret ettim. Dış tabela, neredeyse düşecek durumda, rengi solmuş, görüntüsü eski. “Ey Allah’ım, dışı böyleyse içini düşünemiyorum bile” diyeceğiniz bir görüntü anlayacağınız. Oysa sahibi Celal Bey’le yaptığımız bir iki telefon konuşmamızdan sonra bende öyle bir etki yaratmıştı ki vizyonu bu kadar geniş birinin “Bunda da vardır bir bildiği” diyerek fırının yan tarafındaki kapıdan içeri giriş yaptım.
Ara ara bir şeyler vesile olur ve telefonla görüşürdük. Yüz yüze görüşme imkanımız hiç olmamıştı.
Bilmem kaç tane dik merdiveni çıkarken başımı kaldırdığımda merdivenlerin bitiminde oldukça genç ve gözleri pırıl pırıl bir beyefendinin bizi beklediğini gördüm. Güler yüzü ve misafirperverliği her halinden belliydi. Bir odaya girdik ve yine kendi gibi ama bir kadının zarafetiyle bizi karşılayan güzel bir hanıma rastladık.
Ödemiş’i tanıdıkça ne kadar olumsuz şeyler de olsa olumlularının çok fazla olduğunu daha iyi anlıyordum. Güzel şehir, üstelik çoğu da güzel insan ama maalesef birbirlerinin kıymetini bilmiyorlar!
Ve oturduk. Odada iş yeri sahibi Celal Bey, sosyal medya uzmanı Çiğdem Hanım ve benim cevval muhabirim Ece ile birlikte sohbete başlangıç yaptığımızda yine güzel bir hanımın (Özlem Hanım) “Kahveniz nasıl olsun?” demesiyle aslında sıradan bir fırını ziyaret etmediğimi daha iyi anlamıştım. Çünkü “Bir şey içer misiniz?” farklı bir şeydir. “Kahveniz nasıl olsun?” başka bir ayrıntıdır.
Sohbet içinde öğrendim ki işte bunu söyleyen o Özlem Hanım, oradaki özel ekmeklerin başında çalışan hanımlardan sorumlu ve formülasyonları bilen ikinci kişi. Yani bir beynin diğer yarısı gibi.
Yapılan sohbetler, çalışmaların anlatımı, heyecanı, hayalleri, bırakmak istedikleri, anılmak istedikleri, ürün örnekleri, aldıklarımız-verdiklerimiz ne parayla satın alınır ne de o anlar tekrar yaşanabilirdi. Onlar konuştukça ben, ben konuştukça onlar bu sohbetten keyif alıyorduk.
Ben, dededen kalma yarım asırlık işletmenin son üç yılının bu kadar azimle, dantel dokur gibi her ilmeği ince ayrıntılarda olan, uğraşlarının ve ödediği bedellerin artık sonuna yaklaşmış, hayalini gerçeğe dönüştürmeye ramak kalmış bir iş adamı görüyordum karşımda.
Kendi iş yaşantımdan bahsederken direnç gösterenlerin şimdi esamelerinin okunmadığını ve başarıya olan inadımı hatta komik duruma düştüğüm anları anlattığımda gülüşler, odanın her yerine yayılsa da konuşulanlardan alınması gerekenler karşılıklı depolanıyordu. Kahveler, çaylar, pastalar ve en önemlisi samimiyetle geçen sıcak sohbetler. Her şey gayet yerinde, kıvamında ve saygındı!
Bu genç girişimci arkadaşlarımın yaptığı işler, beni ziyadesiyle umutlandırdı. Çünkü yarım asır sonra zamana yenilmeden, kendini yenileyerek hatta Türkiye’de tek olma yolunda iddia göstererek, üstelik de erkeklerin hegemonyasının olduğu bir meslekte kadınlara da istihdam sağlayarak toplamda yirmi beşe yakın insanın ailesine dokunuluyordu. Bu, Türkiye şartlarında hiç de kolay değildir.
Kalite de başarı da inanın tesadüf değildir. Zaman, para, efor, umut kaybı ya da kazancı her bir adımı bedel ödenmiş emek ister.
Ve evet çoğumuza göre görünürde alt tarafı ekmek fırını, DEĞİL İŞTE! Sizi de benimle birlikte sohbete dahil etmeye çalıştığım işletmenin en büyük özelliği; hastalıklarla birlikte besin zincirinin en önemlisini (ekmeği) sağlıklı beslenmeye entegre etmiş olmasıdır.
Şunu bilmemiz gerekir ki hastalıklarımızın ilk etkeni sağlıksız beslenme, diğeri de vücudumuzun yeteri kadar su ihtiyacını gidermeyişimizdir.
Bizlerin besin zincirinin ilk aşamasını “ekmek” oluşturuyor. Bu bir gerçektir. Ekmekten feragat ettiğimiz sürece sağlıklı besleneceğimizi ya da kilo vereceğimizi söylerler. Doğru mu? Evet, kesinlikle önemli etkendir ancak en önemli etken değildir. (ayrı detaydır, araştırın derim)
İradesiz, ekmek yemeyi seven, sağlığını bile hiçe sayan sevgili dostlarım. Şehrimizde ekmeği sanata dönüştüren ve bunu yaparken de senden daha çok senin sağlığını düşünen bir ekmek fırını hizmet vermekte.
Duyduk duymadık demeyin! Bunu bir iş yerinin reklamı değil, 54 yıldır dededen kalan bir fırının insan sağlığı için evrilerek üç senedir ödediği bedellerle hak ettiği yere gelme çabasının sesli çığlığı olarak kabul ediniz.
Diyabet ekmeğinden diyet ekmeğine, kolesterol düzenleyeninden tansiyonu dengeleyenine kadar üstelik metabolizmayı düzenleyenden koroner kalp riskini azaltanı dahil, hamilelikte bile yiyeceğiniz ekmeği ve de daha birçok özellikteki ekmekleri üreten, onlarca diyetisyenler, akademik çevreler, laboratuarlardan sonuçları onaylatarak titiz hanımların ellerinden çıkan ekmeğin sanata dönüştüğü yerden bahsettim dakikalardır.
İsim verirsem reklam olur değil mi? Olsun! İşini ahlaklı, adaletli insan ve çevre sağlığına duyarlı, şehrine ve ülke katma değerine fayda sağlamayı düşünen herkes, bana göre anlatılmalı ve reklamı da yapılmalıdır. “Ben”i “Biz” yapamayanlar için zordur bu!
Güler yüzünüz, samimiyetiniz ve insan sağlığına kıymet verip şartlarınızı zorlayarak yaptığınız her çalışma için ellerinize ve yüreğinize sağlık Uysal Ekmek ve Unlu Mamulleri çalışanları.
Sevgili Ödemişli dostlarım, şehrimizdeki cevherlere önce biz sahip çıkalım lütfen. Daha benim bilmediğim ve sizlerin bildiklerini bana ulaştırınız. Görmeli, tanıtmalı ve yazmalıyım dilim döndüğünce. Hepimizin birbirimize ihtiyacımız var.
Yarın görüşmek üzere.
Sevgiler…
Bakmadan Geçme





