Algoritma ve ot çöp işleri
Biliyorum, benim gibi kimileri için ‘gına’ geldi ve nasıl oluyor da buna inanıyorlar diye deliriyorsunuz… Daha...
Biliyorum, benim gibi kimileri için ‘gına’ geldi ve nasıl oluyor da buna inanıyorlar diye deliriyorsunuz…
Daha çok bir matematik terimi olarak duyduğumuz ‘algoritma’, kelime anlamıyla bir amaca ulaşmak veya belirli bir problemi çözmek için kullanılan yol anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu’na göre algoritma, belirli bir sorunun çözümü için, sonlu sayıda adım şeklinde tasarlanmış, sonlu bir kurallar kümesidir.
“Merhaba arkadaşlar! Anladığıma göre, Facebook’un yeni algoritması paylaşımlarınızı görecek 25 civarında aynı kişileri seçiyor. Bu engeli aşmak için söyleneni yapıyorum. Buna göre, parmağınızı bu yazının üzerinde tutun ve ′kopyala’ya tıklayın. Sayfanızdaki ‘ne düşünüyorsun?’ kısmına gidin. Boş alanda parmağınızı bir yere dokunun, tıklayıp bu yazıyı yapıştırın. Sistemi bozacaktır bu.”
Ve devam ediyor.
Herkes ilgi peşinde…
Herkes beğeni peşinde…
Herkes görünür olma peşinde…
Yer bildirimi yapıyor; nerede olduğu bilinsin peşinde…
Facebook’un kuralı şu: Rakı balık paylaştığınızda ‘görünür’ oluyorsunuz… Aslında bu Facebook’un kuralı değil, insanların kuralı… “Afiyet olsun abim”ler… “Paşamızı kutluyorum, bahtı açık olsun” dilekleri…
Ben size bir ipucu vereyim. Sünnet fotoğrafı paylaştığınızda ciddi sayıda ‘görünür’ olursunuz…
Doğrusu Facebook’u ‘görünür’ olmak, çok beğeni almak niyetiyle kullananlar, rakı-balık ve evlilik fotoğrafı paylaşarak bunu başarıyorlar… İşte ‘algoritma’, tam burada devreye giriyor.
Ne yaparsınız, herkesin bir hikayesi var…
Bir de şu var:
“Unutmayın! Yarın yeni Facebook kuralı başlıyor, fotoğraflarınızın kullanabileceği şekilde.
Son teslim tarihinin bugün olduğunu unutmayın!!! Hakkınızda açılan davalarda kullanılabilir…”
Eskiden “Bu mesajı şu kadar kişiye gönderirseniz size şu kadar ‘şey’ gelir” cinsinden mesajlar gelirdi.
Değişim yasası diye bir şeyler duymuşluğunuz vardır. Milattan Önce 535-475 yılları arasında yani bugünden 2500 yıl önce yaşamış Efesli filozof Herakleitos, “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir” demiş. Bu, “Hiçbir şey sabit kalmaz” demektir.
Bugün konu yine dağılacak gibi görünüyor, en iyisi uzatmamak…
Herkesin küçük ya da büyük bir dünyası var.
Ben de Facebook’ta, “Birbirlerine bir telefon sesi kadar yakın insanların e-sosyal medya mesajları üstünden yazışmaları ya da iğnelemeleri algoritmayı yerine getirmez arkadaşlar…” yazmışım.
Otla çöple uğraşılmayacağı gibi her şeyi beğenmek, her şeye yorum yazmak durumunda da değiliz…
Biraz sakin olalım. Bırakalım küçük işleri küçük insanlar yapsın…
Memleketin, dünyanın ve dahi insanlığın daha ciddi işleri var…
Facebook, çelik çomak oynama yeri olmamalı…
Gelelim yine algoritma işine… Facebook’un bir suçu yok. Örneğin bu yazıyı çok sayıda kimse görüyor. Kimi, okuyor ve de beğeniyorsa ‘beğen’ ya da benzeri butonlara basıyor. Kimi de okumadan basıyor… Kimileri de “Selim Şahan’a prim vermeyeyim” diye görmezden geliyor!
Önemsemeyin, yazı yazmak da 22 yıldır benim kendi kendime meşgalem… 10 kitaplık kadar oldu yani… Bir de yazılmayanları hesaplarsanız… Algoritma, bir çözüm yoludur. Bu da benim yolum…
Bakmadan Geçme





