Alev Coşkun ile yapılan söyleşimiz-1
Sevgili okurum, Alev Coşkun 16 Mart 1936 Ödemiş doğumlu bir siyasetçi. Beldemize ve ülkemize olan hizmetlerini...
Sevgili okurum, Alev Coşkun 16 Mart 1936 Ödemiş doğumlu bir siyasetçi. Beldemize ve ülkemize olan hizmetlerini önemsiyorum. Yazmış olduğu kitapları da takip edip okuyorum. İlerlemiş yaşı, onu hizmet etmekten alıkoymuyor. Hayran olmamak mümkün değil. Onun gibi Ödemişli olduğum ve kendisi ile tanıştığım, sohbetler edebildiğim için çok bahtiyarım. Halen Cumhuriyet Vakfı başkanlığını sürdürüyor. Yakın zaman önce Ödemiş’e geldi. Programı, her zaman olduğu gibi çok yoğun. Kendisi ile yeni yıla girmeden önce telefon ile görüştüm. Asilliği, beyefendiliği sesinin tınısına bile yansımış. Saatlerce konuşsa, biz de dinlesek …
Hoş sohbeti için bu röportajın hazırlanmasında kendisinin asistanı Berrin Hanım’a da ayrıca teşekkür ederim. En kalbi sevgilerimle…
Ü: Rahmetli dedem bir elinde Kuran-ı Kerim, diğer elinde Nutuk, “Evladım, bu iki kitabı iyi öğren. Biri peygamberimizden, diğeri atamızdan emanettir. Hizmet edenleri az, satıcıları çok olur” demişti. Sizin gibi Ödemişliydi. Efe kültürünü önemserdi.
Sizin de hayatınızda “Aman evlat” diye nasihat eden büyükleriniz olmuştur değil mi?
A: Baba, anne, nineler ve dedeler ailenin büyükleridir. Bir de çevrenin, mahallenin bilge insanları vardır. Benim çocukluğum, gençliğim Ödemiş’te geçti. Kuva-yı Milliye’ye katılmış Selim Örsel’i, Av. Şükrü Konuk’u, Ali Orhan İlkkurşun’u tanıdım. Birinci Meclis’te milletvekilliği ve Atatürk’ün Adalet Bakanlığı’nı yapan devlet adamı Refik Şevket İnce’yi tanıdım.
Ödemiş, Yunan işgaline karşı bölgede direnen tek ilçe olduğu için Yunan işgal kuvvetleri, Ödemiş’te çok zulüm yapmışlar. Ben, çocukluğumda babamdan ve büyüklerden Kuva-yı Milliye öykülerini dinledim. Konuşmaların temel noktası şuydu: Bu topraklar, düşman işgalinden kolay kurtulmadı. Cumhuriyet kolay kurulmadı. Bu vatanı ve bu Cumhuriyeti savunalım ve koruyalım.
Ü: Ödemiş’e olan sevdanızı biliyorum. Faydalı olmak için çırpınıyorsunuz. Hiçbir zaman bizi yalnız bırakmıyorsunuz. Birkaç gün önce beldemizdeydiniz. Duygu ve düşüncelerinizi sevgili okurlarımızla paylaşır mısınız?
A: Ben gerçekten Ödemiş sevdalısıyım. İlkokulu İnönü İlkokulu’nda okudum. Ortaokula Ödemiş’te başladım. O zaman Ödemiş’te lise yoktu. Ödemiş deyince benim için bir soluk almadır, bir güzelliktir. Nereden olursa olsun Ödemiş’e gelirken Ödemiş sınırlarına girince moralim yükselir. Kuş gibi olurum. Birgi, Bademli, Ovakent, Konaklı, Gölcük, Bozdağ her an burnumda tüter. Sadece buralar değil; Kiraz, Beydağ, Kaymakçı, Çaylı, Pirinççi, Bıçakçı, Kayaköy hepsi ayrı bir güzelliktir, bir şiirdir benim için. Küçük Menderes bir mucizedir. Buranın dağlarından yağ, ovasından bal akar. İnsanı da efedir, zeybektir. Kuva-yı Milliyecidir.
Ü: Çok üretken, hep okuyan ve yazan bir aydın kişi olarak yazmaktaki asıl muradınız nedir?
A: Ben Atatürkçüyüm, diğer bir deyimle Kemalistim. Atatürk’ün önderliği, liderliği çok büyüktür. Atatürk, sadece vatanı düşman işgalinden kurtaran bir vatansever komutan değildir. Aynı zamanda Orta Çağ’da yaşayan bir toplumu dönüştüren, çağdaş bir düzeye erişmesini sağlayan bir toplum lideridir. Avrupa’da Rönesans ve Reform yani Aydınlanma Devrimleri 300-400 yıl sürdü. Din savaşları, mezhep savaşları yıllarca devam etti. Çok kan döküldü. 1789 Büyük Fransız Devrimi’nde günlerce giyotinler çalıştı, kafalar kesildi.
Ancak Atatürk, aydınlanma devrimlerini Türk toplumunda 15 yılda gerçekleştirdi. Bu, büyük bir devrimdir. Ortadoğu coğrafyasında ve tüm İslam dünyasında bir ilktir. Atatürk, eğitimde devrim yaptı. Mahalle mekteplerini kaldırdı, modern ve çağdaş eğitime geçti. Devletin, hukuk, kültür ve eğitimin laik ilkelere dayanmasını sağladı.
Atatürk, antiemperyalistti. Padişahlık yönetimine karşı Cumhuriyetçiliği, şeriata karşı laik ilkeleri, tutuculuğa karşı devrimciliği, ümmetçiliğe karşı Türk milliyetçiliğini savundu ve gerçekleştirdi. Atatürkçülük, aydınlanma devrimciliğidir, laikliktir, kadın-erkek eşitliğidir. Özetle, çağdaş bir toplum olmaktır.
Fransız tarihçi Paul Gentizon, Mustafa Kemal’in devrimleri için, “1922-1938 arasında olup bitenlerin dünya tarihinde bir benzeri yoktur” der. Ünlü Alman hukukçu L. Ostrolog, “Atatürk’ün giriştiği devrimler, gerçekte İslam dünyasında o güne kadar görülmemiş bir mucizeydi” der.
Ben yakın tarih üzerine yazdıklarımla, araştırmalarımla, kitaplarımla bu büyük devrimi gençlere anlatmaya çalışıyorum. Türk devrimine ve Atatürk’ün büyük önderlik gerçeğine karınca kararınca katkıda bulunabilirsem kendimi mutlu sayarım.
Ü: Cumhuriyet Gazetesi’nin imtiyaz sahibi ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı olarak bugün basın ve medyanın durumu hakkında neler söylemek istersiniz ?
A: Türk basını; tarihin en zor günlerini, en verimsiz bir dönemini yaşıyor. Öncelikle kağıt sanayisi Türkiye’de talan edildi. Kağıt üreten fabrikalar kapatıldı, sonra da satıldı. Basının temel maddesi kağıt, ithal ediliyor. Bu, maliyeleri yükseltiyor. Oysa eskiden SEKA fabrikaları, kağıdı Türkiye’de üretiyordu. Diğer nokta ise girdiler, mürekkep vs. hepsi ithal ediliyor. Bu, işin maddi yönü…
Basın özgürlüğü, ekonomik araçlar ve mekanizmalarla baskı altına alınıyor. Yandaş basın kuruldu ve devlet olanaklarından yararlanıyorlar. Muhalefet yapan gazeteler susturulmaya çalışılıyor. Haklarında davalar açılıyor, tutuklanıyorlar hatta ilerici gazeteciler öldürülüyorlar.
Cumhuriyet Gazetesi, 96 yıllık bir kurumdur. Nitelikli ve üst düzey yayın yapıyor. Atatürkçü yolda yayın çizgisini sürdürüyor. Atatürk’ün kuruluşunu gerçekleştirdiği Cumhuriyet gazetesi, aydınlanma yolunda yayınını sürdürecektir.
SÜRECEK…