Ahlaksız, zalim ve çılgın bir imparator: Caligula
Bu acımasız ve çılgın Roma imparatorunun asıl adı, Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus’tu. Caligula ise “küçük...
Bu acımasız ve çılgın Roma imparatorunun asıl adı, Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus’tu. Caligula ise “küçük bot” anlamına gelir ve kendisine küçükken giydiği botlar nedeniyle bir general olan babasının birliklerince verilmiş bir lakaptır. Caligula’nın ailesine mensup kişiler, ileride ya Tiberius tarafından hapse atıldı ya da öldürüldü. Sonra amcası İmparator Tiberius tarafından evlat edinildi ve onun ölümünden sonra M.S. 37 yılında 25 yaşında iken tahta çıktı.
Aşırı yaşamayı seven, ilginç huylara sahip ve merhametsiz bir insan olarak bilinen imparator, tahta ilk çıktığı zamanlarda oldukça iyi bir yöneticiydi. Halkın hak ve özgürlüklerini gözeten düzenlemeler yapmıştı. Örneğin vergilerde indirim uygulamış, ihtiyacı olan kimselere yardımlarda bulunmuş, askerlere ikramiyeler vermiş ve yarım kalmış binaların inşasını tamamlatmıştı. Halk tarafından pek sevilmeyen amcası Tiberius’un sürgüne gönderdiği kişileri affedip Roma’ya geri çağırmış, bazı adaletsiz ve baskıcı davranışlarda bulunan savcıları sürgüne yollamıştı. Bu icraatları sayesinde de geniş bir halk kitlesinin sevgi ve desteğini kazanmıştı.
Ancak tahta çıkmasından yedi ay kadar sonra oldukça ciddi bir hastalık geçirdi ve iyileşmesinin ardından davranışları tamamen değişti. Acımasız, ahlaksız, tuhaf davranışlar sergileyen bir insana dönüştü. Öyle ki imparatorun kendi kız kardeşleriyle ve müttefiklerinin eşleriyle uygunsuz ilişkileri vardı. Rastgele ve düşüncesizce verdiği idam emirleriyle birçok akrabasını öldürtmüştü. Halkın bir tanrı gibi kendisine tapmasını istemiş ve bunu sağlamak için tapınaklardaki tanrı ve tanrıça heykellerinin başları yerine kendi başını koydurmuş; bu heykellere flamingo, tavus kuşu gibi adaklar sunulmasını istemişti.
Gece gündüz zevk ve sefa içinde yaşayan imparator; sürekli pahalı ziyafetler verir, akıl almaz eğlenceler tertiplerdi. Hatta içinde bahçelerin, çeşitli ağaçların ve sarayların bulunduğu adeta yüzen adalar gibi görünen dev gemiler inşa ettirip eğlencelerine burada devam etmişti. Tarihçi Suetonius’un yazdığına göre Caligula’nın gemileri galerilerle, salonlarla, mermer saraylarla, göz alıcı banyolarla ve mücevherlerle süslüydü. Yüzyıllarca bunların sadece abartılı rivayetler olduğu düşünüldü ancak Mussolini’nin merakı üzerine 1929 yılında Roma’nın 30 km. güneyinde bulunan Nemi Gölü’nde iki adet dev geminin kalıntıları gün yüzüne çıkarıldı ve kurşun borular üzerinde isminin bulunmasından dolayı Caligula’nın yaptırdığı görkemli gemilerin söylenti olmadığı kanıtlanmış oldu. Kalıntılar, gerçekten de rivayet edildiği gibi devasaydı. Örneğin gemilerden birinin uzunluğu 73, genişliği ise 24 metreydi.
Caligula, hesapsız harcamaları nedeniyle imparatorluk hazinesini neredeyse bir yılda tüketmişti. Buna çare bulması çok zor olmadı. Halka ağır ve gereksiz vergiler yükledi. Ayrıca parası tükenmeye yüz tuttukça Romalı zenginlerden birkaçını idam ettirip mallarını müsadere etmeye başladı. Bunu “hesap temizleme” olarak adlandırırdı. Belki yine bu sebepten, düzenlediği bir eğlencenin sonunda kendisi gece kayıkla muhteşem gemisinden ayrılıp geminin batırılmasını emretmiş; içindeki senatörler, zengin Romalılar, çalgıcılar ve hizmetliler de gemiyle birlikte sulara gömülmüştü. Kalıntıları bulunan her iki geminin de akıbetinin bu şekilde olduğu tahmin edilmektedir.
Çılgın imparator, bulunduğu makama yakışmayacak şekilde gladyatörler, arabacılar, nehir kayıkçıları gibi ayak takımından insanlarla vakit geçirir, onlarla bayağı şekilde şakalaşır, çirkin münasebetlerde bulunurdu. Fakat gösterdiği dostluğa güvenilmezdi çünkü Romalı zenginleri öldürttüğü gibi canı sıkıldığında birlikte eğlendiği dostlarını öldürtmekten de hiç çekinmiyordu.
Yaptığı tuhaflıklar bunlarla da kalmıyordu. Daha önceki yazılarımdan birinde de bahsettiğim gibi Caligula, verdiği ziyafetlerde çok sevdiği “İncitatus” adlı atını da bulundurur, yiyeceğinin altın kaplarda sunulmasını ister, ona kendi içtiği tastan su verirdi. Tarihçi Suetonius’un yazdığına göre Caligula, atına hediyeler ihsan ederdi. Onun için mermer bir ahır, fildişi bir yemlik yaptırmıştı ve ona hizmet etmeleri için köleler, üşümemesi için mor battaniyeler tahsis edilmişti. Hatta günümüzde doğruluğu tartışılsa da senatoda bulunanlardan nefret ettiği ve yaptıkları işi ne derece küçümsediğini göstermek için İncitatus’u konsül ilan etmiştir.
Zalim imparatorun bir başka eğlence mekanı ve en sevdiği yerlerden biri de arenadır çünkü burada gladyatörlerin birbirini öldürmesini izlemekten müthiş bir zevk duymaktadır. Kendisine arenada gladyatörlerle dövüşmeye çıkan hayvanların beslenmesi için alınan küçükbaş hayvanların masraflarından bahsedilince vahşi hayvanların beslenmesi için esirlerin kullanılmasını emretmiş, hatta bazen bunları kendi elleriyle seçmiştir. Ayrıca hasta ve yaşlı insanlarla engellilerin arenada hayvanlara yem edilmesini büyük bir keyif alarak seyretmiştir.
Caligula’nın kendi gibi acımasız bir kız kardeşi de vardır ki Caligula ile akrabalığı pek dikkate alınmaz. Gayet hırslı ve akıllı olan bu kadın, en az kardeşi kadar zalim ve deli bir imparatorun annesidir. Tarihte “Genç Agrippina” olarak adlandırılan bu kadın, M.S.49’da ikinci kocası Passienus Crispus’u zehirlemekten suçlanmış, daha sonra öz amcası Claudius’la evlenmiştir. Claudius’u tahtı önceki karısından olan oğlu Britannicus’a değil, kendi oğlu Neron’a bırakması için zorlamış ve en sonunda ikna etmeyi başarmıştır. Bunu sağladıktan bir süre sonra Claudius zehirlenerek öldürüldüğünde herkes haklı olarak Agrippina’yı sorumlu tutmuştur fakat kendisi için katlandığı zahmetleri ve atıldığı tehlikeleri takdir edecek akla ve vicdana sahip olmayan oğlu bir süre sonra ona düşman olmuş, dayısının Nemi Gölü’nde insanlara yaptığı gibi batması için inşa edilmiş bir gemide annesini boğmaya çalışmıştı. Bu tertipten sağ kurtulan Agrippina, yine oğlu tarafından M.S. 59’da bıçaklatılarak öldürülmüştür.
Soyundan gelenler de kendisi gibi tehlikeli ve zalim olan Caligula, öldürme eyleminden öylesine çok hoşlanıyordu ki yaptığı onca zulüm, zorbalık ve baskı onu bir türlü tatmin etmiyordu. Öyle ki bir keresinde bu hırsından dolayı “Bir tek kılıç darbesiyle uçurabilmek için Roma milletinin tek bir boynu olmasını isterdim” demiştir.
Velhasıl bu kadar aşırı bir yaşam ve sebep olduğu onca ölüm, Caligula’ya iyilik getirmedi. Zalimliği ve zorba yönetimi yüzünden birçok düşman kazanan Caligula, ancak dört yıl hüküm sürebildi. Bir gün sarayın tünelinde onun için tuzak kuruldu ve “praetorian muhafızları” olarak adlandırılan Roma ordusunun en seçkin birliğinin komutanı tarafından kalbinden hançerlenerek öldürüldü. Daha sonra eşi ve çocukları da yok edildi. Roma halkı, Caligula’dan o kadar çok eziyet çekmişti ki öldükten sonra bile uzun süre mezarının etrafında dolaşıp dehşet saçmaya devam ettiğine inandılar.
Bakmadan Geçme





