ADALET MİTİNGİ
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'dan İstanbul'a 25 günlük yürüyüşü, 9 Temmuz günü Maltepe'de yapılan büyük mitingle...
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a 25 günlük yürüyüşü, 9 Temmuz günü Maltepe’de yapılan büyük mitingle sona erdi. İki milyonu aşan ve ülkenin her bir köşesinden kişinin katıldığı adalet mitingi ile her ne kadar yürüyüş eylemli olarak sona erse de adalete olan yüreklerdeki yürüyüş, adil ve huzurlu bir yaşam umudu gönüllere yerleşti ve olabilirliği ilk kez bu kadar ciddi çünkü yapılan kamuoyu araştırmalarına göre halkın yürüyüşe desteğinin %77 ’ye çıktığı medyada yer aldı.
9 Temmuz; sadece bir pazar günü ya da bir miting tarihi ya da 25 gün süren 420 kilometrelik rekor yürüyüşün sonu değil, bir başlangıçtır.
İktidar partisi, ilk başlardan beri en yapacağına tam karar verememiş şaşkın bir halle önceleri bu yürüyüşün tamamlanamayacağını düşünerek bekle gör politikası gütmüştür. Çünkü sert bir tepki, er geç CHP’ye yarayacak hatta AKP’nin sonunu hızlandıracaktır. Keza bu sefer ülkenin ana muhalefet partisi bizzat sokağa inmiş, genel başkanı sadece adalet diyerek masumane yürümeye başlamıştır.
Yürümek, sadece yürümek; işe yaramayacak, boş, basit hatta komik görülebilir ilk anda. Ama yürümek, yürek sağlığına iyi gelir. Hem yürüdükçe yol arkadaşı edinir, kervan yolda düzülür tabiriyle yoldaş edinirsiniz. Yürümek, şairin dediği gibi “Dost omuz başlarını omuzlarının yanında duymak”tır…
Tarihimizde de benzer bir yürüyüş vardır; 30 Haziran 1968’de başlayıp 10 gün süren Samsun-Ankara; Mustafa Kemal yürüyüşü. Demirel’in “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek deyimleştirdiği yürüyüş. Katılımcı sayısı olarak başarısız olan bu yürüyüş, planlanan Ankara girişini gerçekleştirememiştir de.
Üstelik izleyen seçimlerde Demirel’in partisi tek başına iktidar olmuştur. Ancak yürüyüşün ruhu, sokağı hareketlendirmiştir bir kere. Demirel iktidarı Meclis’e hapsolur, merkez sağın “sokak” geleneği olmadığından zamanla iktidarı bırakmak zorunda kalır.
Ne var ki o dönemin CHP’si sokağa mesafelidir ve oy kaybeder. Hatta genel başkanlığa seçilen Ecevit’in bundan ders çıkararak 1973-78 döneminde sokağa yakın olup %41.3 oranla en yüksek oya ulaştığı değerlendirmesi yapılır. Hani dağlara taşlara Karaoğlan yazıldığı yıllar.
Bu sefer 9 Temmuz; hem katılım sayısı, hem ruhu açısından toplumda kabul görmüş, sade, masum ve apaçık olan adalet istemi tüm halk nezdinde karşılığını bulmuştur.
9 Temmuz; yürüyüşünün uzunluğu ile de mitinginin katılımı yönüyle de tarihe geçmiş, tarih yazmıştır. Dünyada iki milyonu aşan katılımla gerçekleşmiş bir miting yoktur.
Aslında 9 Temmuz’da tarihten çok gelecek yazılmıştır. Artık CHP daha aktif, daha tabanı yere basan, halka ulaşan ve karşılığını bulan politikalar üretmeye başlamıştır. CHP’deki bu olumlu değişim, ülke genelinde karşılığını bulacak ve zamanla taşlar yeniden dizilecektir.
9 Temmuz ile birlikte CHP’de liderlik sorunu olmadığı kanıtlanmış, hatta daha da ileriye gidersek ülkemiz sosyal demokrasisi bir lider kazanmıştır.
9 Temmuz, ülkesinin özgürlük ve bağımsızlığı için mücadele eden Gandi’nin 390 km olan rekorunun kırıldığı gündür.
Oysa CHP, Gezi’de sokakla randevusunu ıskalamış, 2015 seçimlerinde elverişli ortama karşın oy oranını dahi koruyamamış, daha sonraki randevuları olabilecek olan; ikinci parti olmasına rağmen koalisyon kurmak üzere kendisine yetki verilmediğinde ve son referandumun meşruiyet tartışmaları sırasında da sokağa inmemiştir.
Adalet yürüyüşüne kuşkusuz bir de çok büyük destek olan bir halk var. Kadınların, gençlerin, işçilerin toplumun her kesiminin masum ama içten bir desteği oldu. Belli ki susamışlık var.
Son 25 gündür de Sayın Kılıçdaroğlu tek başına yürümüyor aslında. Dünyada ilk ve bir o kadar da büyük bu yürüyüş ve miting, tek başlına yapılacak bir şey değildir elbet. Altyapısında bir ekip, parti örgütü ve koşulların olumluluğu, toplumu bölmeden, çatıştırmadan, kimseyi ötekileştirmeden başarılması gerekmekte idi.
9 Temmuz bir turnusoldur da. Sınıf arkadaşım, eski İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, CHP hatta Türkiye’ye özgü oluşması geciken sosyal demokrasi eleğinden geçememiş, elekte kalmıştır. Vatan Partisi, BBP ve MHP ise iktidar partisi tarafında yer almıştır.
Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız ise aslında HAYIR bloğunun demlenmesidir. Bu demlenen çayın kokusu, tadı ve rengi başka olacak bu sefer. Sağ ve sol partiler yerlerini alacaktır ve her durumda AKP yük kalacaktır. Çünkü umut tohumu düşmüştür milyonların yüreğine.
9 Temmuz Adalet Mitingi şarkısının nakaratı şöyledir: Geliyoruz zincirleri kıra kıra, adaleti kura kura… Ufukta umut ışığı yanmıştır. Umutsuzluk silkiniyor, bu ülkede var olmanın bu ülkeyi daha iyiye değiştirebilmenin olanaklı olduğu, daha adil bir ülke ufukta gözüküyor.
Sonuçta CHP, son 25 gündür sadece yürüyerek, sadece adalet diyerek, ülke gündemini, iktidar partisine rağmen belirlemiş ve bu treni ilk istasyona götürmüştür.
Umarım ülkemizin her istasyonuna adalet treni uğrar ve birlikte, kardeşçe, huzur içinde yaşayacağız…
Bakmadan Geçme





