- Haberler
- 'ABD'nin menüsünde kimler var?'
'ABD'nin menüsünde kimler var?'
Vatan Partisi İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Hüseyin Çakıcı, Büyük Ortadoğu Projesi ve yansımaları hakkında açıklamalarda...
Vatan Partisi İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Hüseyin Çakıcı, Büyük Ortadoğu Projesi ve yansımaları hakkında açıklamalarda bulundu. Çakıcı, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan’ın BOP eş başkanlık görevi sona erdi. BOP’un özgürlük, hukuk devleti, demokrasi, laiklik ve halkların demokratik anayasasını pazarlayacak B planı devrede. Suriye’yi bu temelde bölecek ve bölünen Suriye üzerinden Türkiye’ye dayatılacak bu karanlık projenin parçası olmayın. ABD’yi müttefik gördüğünüz andan itibaren artık bu vatana bir hayrınız olmaz. ABD ve şürekası, Türkiye için ‘Ya Erdoğan ile yaşamak zorundasınız ya da tepside sunduğum Akşener, İnce, Demirtaş, Karamollaoğlu menüsünden yiyeceksiniz’ diyor. ‘Üçüncü bir alternatife sakın dönüp bakmayın, oylarınızı böldürtmeyin’ diyor. ‘Bırakın vatan bölünsün’ diyor. Siz ne diyorsunuz? 2001’de Atlantik’in dediği oldu, ya 2018’de?
AKP hükümeti yine gecikti. Faizleri üç puan arttırdı, dolara hızlı tepki verdi. 4.82’lerden 4.55’e kadar düştü. Fakat 24 saat bile sürmedi etkisi. Döviz tekrar tırmanışta öğle saatlerinde 4.70’i geçti. Durulacak gibi de görünmüyor.
Türkiye yeni kırılmaya mı gidiyor? Atlantik sistemi, 2001 ekonomik kriziyle dört büyük hamle yapmıştı. İlki, geleneksel partiler tasfiye edildi ve rejim değişikliliği süreci başlatıldı. İkincisi, yeni kurulan AKP hükümeti 1 Mart Tezkeresi ile Irak’ı işgalde ABD’ye Türkiye’den koridor vermeye yeltendi. Aslında Amerikan koridoruydu bu. Üçüncü olarak Ankara, Annan Planı’yla Kıbrıs’tan vazgeçirildi. Dördüncüsü, açılım süreciyle Türkiye’ye bölünme dayatıldı, hendek savaşlarına böyle sürüklendik.
Atlantik’in bugünkü hesaplarını anlamak için 2001 krizini doğru okumak lazım. 2002 yazında Atlantik’in gündemi ıraktır. ABD, Irak’ı işgal etmeye karar vermiştir. Amacı, ordusunu Türkiye üzerinden Irak’a sokmaktır. İskenderun’dan uzanan bir koridor talep etmektedir. Plan, buraya 65 bin ABD askeri yerleştirmek yani bugün Suriye’nin kuzeyindeki koridoru ABD, o gün Türkiye’de kurmak sevdasındadır. Amaç aynıdır; ikinci İsrail’i Akdeniz’e açmak.
Bülent Ecevit hükümeti, her milli hükümet gibi bunu kabul etmez. Kemal Derviş’in teşvikiyle Hüsamettin Özkan ve İsmail Cem, DSP’yi parçalar. Hükümet azınlığa düşer, bu sıkışık ortamda Devlet Bahçeli öne çıkar, daha 1.5 yıl süre varken ‘Erken seçim’ der. Türkiye, 3 Kasım 2002’de sandığa gider. Sonuç, siyasi depremdir. 1950’den 2002’ye kadar birlikte ya da tek başına Türkiye’yi yönetenler geleneksel partiler ve liderler silindi. MHP de meclis dışında kalır, eskilerden sadece Deniz Baykal’ın CHP’si, yüzde 19’la barajı geçebilir. Bir devir batar ve Tayyip Erdoğanlı AKP dönemi başlar.
2001 krizi neydi? 21 Şubat 2001’de döviz krizi patlar. IMF dayatmasıyla sürdürülen sabit kur rejimi çöker. Türk Lirası, 24 saat içinde yüzde 50, birkaç gün içinde ise yüzde 100 değer kaybeder. Başkan Ecevit, IMF’den yardım ister. Küresel sistem, Kemal Derviş’i gönderir Amerika’dan. Dünya Bankası’nda başkan yardımcısıdır, gerçekte alacaklılar adına haciz memurudur. Derviş gelip ekonominin başına geçer. Standart IMF reçetesini uygular. Kemerler sıkılır, yük alt sınıfların üzerine bindirilir. İhracat yapabilmek için halk daha az tüketir. IMF üzerinden yeni borçlar alınır, gelen dövizle dış borçlar ödenir. Tarımda hem teşvikler daraltılır hem de temel ürünlere sınırlama getirilir.
Derviş’in programı, üretmeye değil borçlanmaya dayalıdır. Tayyip Erdoğanlar, Derviş’in programını sürdürürler. Sonuçta Türk tanımı çöker. Bugün buğday, bakliyat, saman ithal ediyoruz. Bankacılık sistemimizin çoğunluğu ve önemli sanayi şirketlerimiz, yabancıların eline geçer. Dış borç tablomuz daha karanlık. 2002’de 129 milyar dolardı, 2017 sonu itibariyle 453 milyar dolara yükseldi. Bir de hazinenin iç borçlanması var. O da 500 milyar lirayı aştı. Vatandaşların banka borcu da az değil. 2017 sonu itibariyle 550 milyar lirayı geçti. Hatırlansın, vatandaş borcu 2002 sonunda sadece 6.7 milyar liraydı. İçte ve dışta Türkiye borca batmış durumda. Küresel sistem, Türkiye’yi yine zorluyor. Maalesef yeni bir döviz krizine girdik. AKP hükümeti, sürece hakim görünmüyor.
Krize ve seçime birlikte gidiyoruz. Cumhurbaşkanı adaylarının ve partilerin önünde iki program var. Ya Atlantik ‘n savaş ve parçalanma programına teslim olacaklar ya da milli direnme mevzisine girecekler. Fırtınalı bir döneme girdik, maliyetsiz çıkış yok. Milletçe bir bedel ödeyeceğiz. Meselemiz, bedeli azaltmaktır. Herkes hesabını düzgün yapsın. Türkiye’nin birikimi derindir. Uzun sürmez, temel dinamikler direnme programında buluşur. Atlantik’e yaslananların kaderi de bellidir. 2002’deki gibi tasfiye olmak.”
Haber: Onur KARAGÖZ
Bakmadan Geçme





