3. Göz'e doğru, Uyarıcı – Duyum
Hafta sonu beni ziyaret eden dostlarımdan biriyle sohbet ederken, içlerinden yeni tanıştığım bir bayanın bana bakmakla...
Hafta sonu beni ziyaret eden dostlarımdan biriyle sohbet ederken, içlerinden yeni tanıştığım bir bayanın bana bakmakla bakmamak arasında tereddüt ettiğini fark ettim. Konuşurken arada onunla da göz göze gelmeyi ihmal etmedim elbette.
Ve durup dururken bir ara
- Sizinle daha sonra yine görüşmeyi isterim dedim, (o an onu niye dediğimi anlamadım aslında ama bana öyle bakıyordu ki, o İmdat’ını çığlık çığlığa duymuştum sanki
Gülümsedi ve başını öne eğdi, elinin altındaki çantasına düşen damlalarını sadece ben görebiliyordum.
- Bana anlatacaklarınız olmalı dedim
Ve diğer dostlarımla konuşmaya ve ürün (painless night glu) için geldiklerinden sunuma başlamaya hazırlandım.
Çıkışta bana döndü ve
- Beni ilk kez bakışlarımdan biri anlamaya çalıştı. Sizi ziyaret etmeliyim biliyorum ve geleceğim dedi…
Ve gittiler…
Bu ne biliyor musunuz? Samimiyetin artık kalmadığı bu zamanda, bir dokunuşa bir bakışa karşı insanların özledikleri değeri görmeleri karşısında ki duygularıydı. Ne ben özelim ne de üstün vasıflarım var… Sadece baktığım yeri “gerçekten görmeye” çalışıyorum. Ve her ne yaparlarsa yapsınlar her insanın içinde saf ve iyi bir taraf olduğuna inanırım. Önemli olan orayı görebilmek bence…
Evet bu anekdotu anlattıktan sonra geçelim , hafta sonu kaldığımız yeri hatırlamaya,
Ne demiştim;
Anlaşmazlıkların en birincisinin ALGI
Anlayamadıklarımızın en birincisinin de ÇAKRA olduğunu
Ve elbette bunların hepsinin ötesinde 3.GÖZ ü de unutmamak gerektiğini de vurgulamışız.
Çünkü yaşamsal idamemiz Enerji ve Dengeden ibarettir. Diye de güzel ve gerçek bir cümleyle yazıyı bitirmişim.
Önce bu konuştuklarımızı isterseniz açalım, açalım ki ileriki makalelerde bağlantı kurmakta zorluk çekmeyelim.
Şunu da tekrar hatırlatmakta fayda var, konuların derinliğini bir yere kadar paylaşıyorum. Çünkü bir adım ötesi, hem sıkıcı hem de yorucu olabilir. İşimizle bağlantılı bölümlerini aldığımı biliniz lütfen. Merak edenlere önerim, araştırdığınızda, burada paylaşamadığım güzelliklere erişeceğinizi de söylemek isterim
*************
- Anlaşmazlıkların en birincisinin ALGI
Duyu organları dışarıdaki uyarımları alarak, bunları sinirler aracılığıyla beyindeki merkeze iletir. Bu sayede duyum oluşur.
Duyum ses, ışık, koku ya da basınç olabilir. Algılamada duyum oldukça önemlidir.
Algının meydana gelmesi için duyum, duyumun meydana gelmesi için uyarım, uyarım için uyarıcının olması gerekir.
Uyarıcı => Uyarım => Duyum => Algı
Yukarıdakileri algılamamız için, özü kısaca anlamaya çalışalım.
ÇEVRE:
Canlı davranışlarını etkileyen ve kalıtımsal olmayan bütün etkenleri, uyarıcıları (uyaranları) içerir.
- Doğum öncesi çevre; Ana rahmini ifade eder. Güvenli, dış çevre olumsuzluklardan korumalı, gelişmeyi sağlayıcı koşullar taşır.
- Doğum sonrası çevre,
- Fiziksel Çevre; ışık, atmosfer, sıcaklık gibi doğada hazır bulunan koşullardır.
Ses, ısı, ışık, koku, tat gibi duyu organları ile algılanan çevredir. Organizmanın gelişmesi arttıkça, dış çevre uyumları da artar.
- Toplumsal Çevre; bireyin içinde yaşadığı sosyal ve kültürel çevredir. Daha
karmaşıktır. Organizmanın düşünsel, bilişsel ve en çok da duygusal yetenekleri açısından önem taşır. Okul, aile, arkadaş grupları gibi insanlar arası ilişkilerden doğan unsurlar sosyal çevreyi oluşturur.
UYARICI: (uyaran)
İç ve dış çevreden gelerek duyu organlarını harekete geçiren herhangi bir güçtür. Uyarıcıların bir kısmı çevrede olup biten fiziksel ya da kimyasal enerji değişimleridir. Bunlar yeteri kadar kuvvetli olunca duyu organlarını etkiler ve davranışın ortaya çıkmasına neden olur.
TEPKİ: (davranış)
Organizmada uyarıcılara karşı meydana gelen davranışlara tepki denir.
Buraya Dikkat: Mesela müzik uyarıcısı, organizmada “tempo tutma” davranışını ortaya çıkarır. Soğuk uyarıcısı, titreme ve üşüme davranışını ortaya çıkarır gibi.
DAVRANIŞ: (tepki)
Organizmanın bir uyarım karşısında ilgili bütün organlarıyla verdiği cevaptır.
Psikolojik anlamda canlıların dış dünyaya karşı gösterdikleri her türlü bilişsel, duyuşsal ve psikomotor (bedensel-fiziksel) tepkilerin genel adıdır.
Organizma (insan) çevresiyle sürekli etkileşim halindedir. Bu etkileşim çevreden gelen uyarıcıların organizmayı etkilemesidir.
Uyarıcı – Tepki ilişkisi;
- Aynı uyarıcıların aynı tepkiye yol açması
- Aynı uyarıcıların farklı tepkilere neden olması
- Farklı uyarıcıların aynı tepkiye neden olması
****Uyarıcı ile uyarım birbirine karıştırılmamalıdır****
UYARIM: Uyarıcıların organizmayı etkilemesi, harekete geçirmesidir. Organizmayı harekete geçiren dış ya da iç etkenlere denir. Duyu organında tepki üreten enerji de diyebiliriz.
Tepkinin verdiği ayrıntılı uyarıya uyarım denir. İnsanlar uyarımlara ihtiyaç duyarlar. Yetersiz veya aşırı uyarılma durumunda birey rahatsızlık duyar.
- Aşırı Uyarım
Bireyin normalin üzerinde uyarılmasına verilen addır. Bu durumda birey kendi dengesini bozarak şiddetli olan uyarıcılarında aşırı bir şekilde uyarılma meydana getirir.
Örnek: Çok şiddetli gürültü, ışık ya da başka fiziksel uyarıcılar, çok acıkmak, susamak vb. fizyolojik dürtüler, aşırı düş kırıklığı, güvensizlik gibi psikolojik etkiler aşırı uyarılmalara neden olurlar. Organizmada aşırı uyarılmaların sonunda gerilim artar. Bu gerilim uzarsa, organizmanın akıl sağlığı bozulur.
- Yetersiz Uyarım
Bireyin normalden daha düşük bir şekilde uyarılmasıdır. Bu durumda birey çeşitli alışılmış durumlardan daha yetersiz bir şekilde alır ve daha çok zihinsel problemler ile karşılaşır.
Örnek: Karnı acıkan birisi, karnını doyurmak için harekete geçerse, açlığının onu uyardığı anlaşılır. Yetersiz uyarılma sonucunda ya hiç bir davranış gerçekleşmez ya da ölçülemeyecek kadar az bir davranış oluşur. Yetersiz uyarımlarla karşı karşıya kalan organizmanın organları işlevlerini yitirirler ve çevreye uyumsuzluk başlar. Süreç uzarsa gerilim giderek artar.
Yukarıda görüldüğü gibi yetersiz uyarılma organizmanın işleyişini,
Aşırı uyarılma ise sağlığını bozmakta.
Her iki uyarılma da organizmada gerilim yaratmakta ve davranışları bozmakta.
Aşırı ve yetersiz uyarımların yarattığı dengesizliği, yine organizmanın kendi iç etkinlikleriyle düzenini korumasına dengelenme denir.
Bir başka deyişle, organizmanın kararlı bir iç çevre yaratmasına “dengelenme” veya Homeostasis denir.
Buraya Dikkat: Uyarım ile tepki arasında bir boşluk vardır. O boşlukta irademiz tepkimizi seçer. Büyüklüğümüz ve özgürlüğümüz o tepkide yatar.
İRADE: Bir şeyin yapılmasına da yapılmamasına da muktedir olan hayat sahibinin bu iki şıktan birine kendi isteğiyle seçmesidir.
DUYUM: Organizmanın uyarıcı tarafından uyarılmasıyla gerçekleşen fizyolojik bir süreçtir. Duyum duyu organları tarafından beyne iletilir. Duyumun gerçekleşmesi birtakım şartlara bağlıdır:
- Uyarıcı kaynağının bulunması
- Sağlam duyu organlarına sahip olunması
- Uyarıcıyı ileten ortamın olması
- Sağlam beyin ve sinir sistemi
- Uyarıcı şiddetinin duyum eşikleri arasında olması
Duyumun olabilmesi için uyarıcıya ihtiyaç vardır.
Duyum Eşiği
Organizmanın uyarıcıları alabilme sınırıdır. İnsan organizması, kendini çevreleyen enerjilerin hepsine dayalı değildir. Örneğin insan kulağı 20 – 20000 frekanslı sesleri duyar. İşte bir organizmanın, bir uyarıcıyı fark ettiği nokta duyum eşiğidir. iki duyum eşiği vardır.
a. Alt Duyum Eşiği
Duyu organlarınca farkedilebilen en hafif uyarılar sınırıdır.
Örnek;
Kulak, saniyede 20 titreşimli sesleri duyar, daha alt titreşimleri
duymaz.
b. Üst Duyum Eşiği
Uyarıcıların alınabileceği en üst sınırdır.
Örnek;
Kulak, saniyede 20000 titreşimli sesleri duyar, daha fazlasını duymaz.
Farklılaşma Eşiği: Organizmanın, uyarıcının şiddetindeki değişmeleri fark edebilme sınırıdır.
Örnek;
20 kurabiyenin bulunduğu bir tabakta 2 kurabiye alındığında aradaki kurabiye farkı anlaşılamayabilir. Fakat beş kurabiyenin bulunduğu bir tabaktan 2 kurabiye alındığında fark hemen belli olur.
Diye yeni konulara şöyle bir giriş yaptıktan sonra yarın daha netleştirerek konulara hâkimiyetimizi sağlayacağım.
Bugünden itibaren yeni şeyler keşfetmek yolunda devam etmek üzere, hoşça ve sağlıkla kalın inşallah
Sevgiler
Bakmadan Geçme





