12 EYLÜLLER OLMASIN…

18 yıl önce,13 Eylül 2000 tarihinde bu köşede yazdığım bir yazıyı hiç değiştirmeden sizlerle paylaşmak istedim....

18 yıl önce,13 Eylül 2000 tarihinde bu köşede yazdığım bir yazıyı hiç değiştirmeden sizlerle paylaşmak istedim. Hem o günkü tespitlerimizi, hem de 12 Eylül’e karşıyız diyerek iktidar olanların ülkeyi ne hale getirdiklerini görmemiz açısından yararlı olacağını düşündüm. İşte yazının tam metni.

“12 Eylül askeri darbesinin üzerinden tam 20 yıl geçti.1980 yılında doğanlar bugün 20 yaşında.12 Eylülün nedenlerini bilmiyorlar, ama darbenin getirdiği sıkıntıları hayatın her alanında hissediyorlar, yaşıyorlar.

Neydi 12 Eylül? Neden yapılmıştı? Kimler yapmıştı? Kimlere karşı yapılmıştı? Bu soruların her biri ayrı ayrı seminer konusu. Bu kısa yazımda konuyu etraflı bir şekilde incelemek zor. Ama kısaca anlatmak gerekirse şöyle özetlenebilir.

1961 anayasasının getirdiği demokratik ortamda Türk insanı hayatın her alanında kendisine sunulan hak ve özgürlüklerden yararlanarak bilgilenmeye, örgütlenmeye başladı. İşçilerin büyük çoğunluğu Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunda (DİSK), öğretmenler TÖB_DER de, köylüler kooperatiflerde, lise ve üniversite öğrencileri derneklerde, kamu görevlileri kendi meslek örgütlerinde örgütlendiler.

Daha da önemlisi, insanlar sömürü düzeninin, ülkedeki bir avuç sermayedarın ve yabancılarla işbirliği yapan kişilerden kaynaklandığının farkına varmış olmalarıydı. Sömürü düzenini ortadan kaldırmak, insanca yaşanılır bir düzen kurmak için tüm emekçilerin birlikte hareket etmesi gerektiğini anlamışlardı. Bu anlayışla 1 Mayıs’ları Taksim alanında 500 bin kişi ile birlikte kutluyorlardı.

12 Mart 1971 muhtıracısı bir komutanın dediği gibi “ toplumdaki sosyal gelişme, ekonomik gelişmenin önüne geçmişti”.12 Muhtırası ile durdurulamayan bu gelişme daha sert bir şekilde durdurulmaydı.

Bunun için planlar yapıldı. Emekçi insanların karşısına yine aynı sınıftan gençler “devleti koruma” kandırmacası ile çıkarıldı. Kardeşi kardeşe vurdurdular. Ülkede ihtilal ortamının oluşmasını beklediler.

12 Eylül 1980 beklenen gündü. İnsanlar akan kanın durmasını istiyorlardı. Herkes bir kurtarıcı bekler olmuştu. Beklenen kurtarıcı aylar önceden planlanan Kenan Evren öncülüğündeki askeri cunta idi. 12 Eylül günü ordu emir komuta içinde yönetime el koydu.

Anayasa askıya alındı. Siyasi partiler kapatıldı. Liderleri tutuklandı. Tüm işçi, memur ve gençlik örgütleri kapatıldı. Atatürkçüyüz diye diye Atatürk’ün kurduğu parti, Türk dil kurumu ve Türk tarih kurumları kapatıldı. Binlerce insan haksız yere tutuklandı, binlercesi işten atıldı, sürgün edildi. Yüzlerce insan işkencelerden geçirildi, kuşkulu bir şekilde öldürüldü.

Gazeteciler tutuklandı, gazete ve dergiler kapatıldı. Kitaplar toplatıldı. Silahlarla kitaplar birlikte suç aleti diye televizyonlarda gösterildi. Olağanüstü mahkemeler kurularak yüzlerce kişiye idam cezaları verildi. Birçoğu infaz edildi. Kısacası toplumsal muhalefet zorla susturuldu, yok edildi. Her tür hak arama yolları kapatıldı. Sermaye sınıfına dikensi gül bahçesi bırakıldı.

Bu da yetmedi. Bu ortamın kalıcı kılınması gerekiyordu. Bunun için yeni bir anayasa ısmarlandı.1982 anayasası halka baskı ile onaylattırıldı. Daha önceden hazırlanan seçim yasası, siyasi partiler yasası, sendika ve Toplu sözleşme yasası, dernekler yasası, yükseköğretim yasası ( YÖK) gibi birçok antidemokratik yasa hazırlatılan bu anayasaya aynen yerleştirildi.

İnsanların siyasete, ülke yönetimine katılmaması, mevcut düzene karşı muhalefet etmemesi için her türlü yasal önlem alındı. Böylece 12. Eylül kendi hukukunu yaratarak sözde yeniden demokrasiye geçmiş oldu.

İşte bu gün insanlarımız bu 12 Eylül hukukunun getirdiği sıkıntıları yaşıyorlar. Bu sıkıntılar siyaset alanında olduğu gibi, eğitimde ekonomide, iç ve dış politikada, her alanda yaşanmaktadır.

Aradan bunca zaman geçmesine karşın 12 Eylül hukukunun hala yürürlükte olması; siyasi partilerimizin, siyasetçilerimizin ayıbıdır. Halkımız buna layık değildir. Başta 12 Eylül anayasası olmak üzere o dönemde yürürlüğe sokulan tüm antidemokratik yasalar derhal değiştirilmelidir. 1982 anayasasının geçici 15. Maddesi kaldırılarak bu dönemde işlenen tüm yasa dışı işlemlerin sorumluları yargıya teslim edilmeli ve cezalandırılmalıdır. Cezalandırılmalılar ki bir daha böyle suçlar işlenmesin. Yeni 12 Eylüller olmasın.” 13.09.2000 Yaşar Varış

Bakmadan Geçme